Yılmaz Güney'in eşi Fatoş Güney ve çocukları Yılmaz ve Güney Pütün, hakim Sefa Mutlu’nun mezarının açılması talebiyle Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulundu.

Avukatları Bişar Abdi Alınak, mahkemeye sunduğu dilekçede, Yılmaz Güney'in ölümüyle ilgili hukuki ve insanlık trajedisi olarak değerlendirdikleri cezayı sorguluyor.

Yapılan incelemeler sonucunda Güney'in suçunun "Kasten İnsan Öldürmek" değil, "Kastın Aşılması Sonucu İnsan Öldürmek" olduğu ihtimalini ortaya çıkardıklarını belirtti.

Dilekçede, Hakim Sefa Mutlu'nun mezarının açılması talebinin yanı sıra, döneme ait Polis Enstitüsü Kriminalistik Ertuğrul Korhan'ın mahkeme talebi üzerine hazırladığı çizim ve rapor da sunuldu.

Dilekçede şu noktalara yer verildi:

Yapmış olduğumuz incelemeler sonucunda elde ettiğimiz bilgiler bugüne kadar kamuoyundan gizlenmiş ve Güney’in bir “hakim katili” gibi gösterilerek saygınlık suikastına uğratılmasına gerekçe edildi. Mahkemenize sunacağımız tüm hususlar Yılmaz Güney’in “katil” olmadığını, dönemin yargıçlarının taraflı yargılama ile dünya hukuk tarihine geçecek, hukuk garabeti durumunda bir karar tesis ettiklerini kanıtlar özellikte. Yargılamada yapılan siyasi müdahaleler sonucunda ortaya çıkan şaibelerin tamamı sunulmadan önce, gerçekleri ortaya koyacak delillerin ortaya çıkması ama ve ama maktul Sefa Mutlu’nun mezarının açılması ile mümkün olabilecek. Yılmaz Güney, olay öncesinden olay anına dek geçen süreçte, görevi başlangıcında olmayan ve yoğun alkol etkisi altında bulunan hâkim Sefa Mutlu ve Yumurtalık Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Tuncer Aslan’ın yakınları tarafınca dört kez fiziksel saldırıya maruz bırakıldı.

Gerekçeli karara atıf

Fenomenler ilk kez hakim karşısında! 'Örgüt Lideri' Engin Polat'ın savunması ortaya çıktı Fenomenler ilk kez hakim karşısında! 'Örgüt Lideri' Engin Polat'ın savunması ortaya çıktı
  • Elim hadise Mutlu’nun Güney’e dördüncü kez sandalye saldırması esnasında vuku buldu. Bu husus dönemin mahkeme tarafınca da açıkça kabul edildi.
  • Olayın can alıcı kısmı da burada ortaya çıktı. Yılmaz Güney, gerekçeli kararda ve uzman raporlarında da belirtildiği üzere, sandalyeyle saldırıya uğradığı esnada, 20 cm’lik boy farkı ve 60 cm’lik basamağın üzerinde olmasından dolayı, makbulden en az 80 santimetre yukarıdadır. Buna rağmen, otopsi raporunda, kurşun aşağıdan yukarı eğilimli olarak girdiği tespit edildi.

Rapordan detaylar

Polis Enstitüsü Kriminalistik Ertuğrul Korhan’ın mahkemenin talebi üzerine hazırladığı çizim ve raporu da ekledi.

  • Raporda “İlk müdahalede ve otopsi raporunda yapılan tespitlere göre giriş ve çıkış delikleri istikameti atışın aşağıdan yukarıya doğru eğilimli olarak ve soldan sağa doğru olduğunu gösteriyor. Balistik ve geometrik incelemede atışın yukarıdan aşağıya doğru olmayacağı (Maktul ile Sanık Yılmaz Güney arasında seviye farkından) tespit edildi.(Dosyadaki ifade ve raporlara göre)” dedi.
  • Yüksekteki bir şahıs tarafınca kasten ve hedef gözetilerek ateş edilen birinin aşağıdan yukarı eğilimli olarak vurulabilmesi, fizik kurallarına aykırı. Raporda bu çelişkiye dikkat çekildi: Maktul Sefa Mutlu’ya yapılan atışın aşağıdan yukarıya veya en fazla yere paralel bir seviyeden yapıldığı balistik ve geometrik tespitlerden anlaşılıyor.
  • Görüldüğü üzere, geometrik ve balistik tespit yapılmadan olayın oluşu açıklanamıyor. Raporda aktarılan bu sonuçta yer alanlara paralel gerekçelerle, adli tıp müessesesi tarafınca da, maktulün kafatasının incelenmesi gerektiği söylendi mahkemece, bu tespı̇tı̇n yapılabı̇lmesı̇ ı̇çı̇n maktulün nerede gömülü olduğu soruldu. Ancak mahkemenı̇n sorusu üzerı̇ne Nuran Mutlu vekı̇llerı̇nce heyetı̇n reddı̇ ı̇stenmı̇ş, talep kabul görmedi (Altındağ 2. Ağır Ceza Mahkemesı̇’nı̇n 17.06.1975 tarı̇hlı̇ kararı). Ancak davanın seyrini değiştirecek en hayati inceleme, dönemin mahkemesince hiçbir gerekçe sunulmadan yerine getirilmemiş ve fethi kabir yapılmadı.

"Yeni deliller ortaya çıkabilir"

Ayrıca Avukat Alınak, Yılmaz Güney’in kendisini savunduğu yönündeki iddiaları da dilekçesinde sundu, şu noktalara değindi:

  • Mevcut kriminoloji ve adli tıp bilgisinin 49 yıl öncesine kıyasla ne kadar geliştiği hesaba katılırsa, bahs edı̇len çelı̇şkı̇nı̇n gı̇derı̇lebı̇lmesı̇ ı̇çı̇n önceki raporlarda da istendiği gibi maktul Sefa Mutlu’nun mezarının açılarak hadı̇senı̇n hukukı̇ nı̇telı̇ğı̇ne ı̇lı̇şkı̇n yenı̇ krı̇mı̇nolojı̇k delı̇llerı̇n elde edı̇lmesı̇, kendı̇ başına, CMK 311/1-e hükmü gereğı̇ zorunludur.
  • Yeni delillerin ortaya çıkması hususu yalnızca maddi bir delilin fiziken elde edilmiş olmasıyla değil, elde edilmiş bir delilin kovuşturma esnasında imkanı bulunmamış bir teknik muameleye maruz bırakılması imkanının ortaya çıkmasıyla da vuku bulmuş sayılabilir.

Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesine sunulan dilekçenin sonunda şu noktalara dikkat çekildi:

  • Yukarıda aktarılan usulsüzlükler ile verilen karar sonrası Yılmaz Güney, Kürt bir devrimci olmasından dolayı senelerce cezaevinde kalmış ve ne yazık ki cezaevinde kaldığı süreçte mide kanserine yakalandı. Kansere yakalandığını yurtdışına çıkar çıkmaz yapılan tetkikleri sonucu öğrendi, tedavisine başlandı ama çok geç kalındığı doktorları tarafınca ailesine aktarıldı.
  • Yıllar süren mahpusluk ve sürgünde son bulan bir yaşam. Belki de bugün aramızda olacaktı.
  • 49 yıl önce oluşturulan “Yılmaz Güney Katildir Mahkemesi” Güney’in yaşamını ve beyaz perdeye vereceği nice eserleri bizlerden ve dünya sanatından çaldı. Bu sebeple yaşamının son bulmasının müsebbibi olan bu karar ile yüzleşmek Türkiye adına büyük bir sınavdır.
  • Yaşamını kardeşliğe ve halkların gerçek devrimine adayan bir sanat duayenine “katil” dedirtmek üzere 49 yıl önce dizayn edilen ilgili kararın doğruluğu ya da yanlışlığı ama fethi kabir ile tespit edilebilinir. Hakikate ve adalete ulaşabilmenin tek yolu budur. Savımız doğrudur ve kesindir. İspatımızı kanıtlamamız için talebimizin yerine getirilmesi gerekiyor. “Teraziden kaçan hırsızdır” sözünden hareketle Türkiye yargısı ya fethi kabir talebimizi kabul edip günahı ile yüzleşir ya da gerçeklerden kaçarak 49 yıl önce yapılan hukuk katlinin ortağı olur.
Editör: Batuhan Yavuz