“25 MİLLYON TERÖRLE SUÇLANIYOR”
Israrlı bir şekilde PKK ile terörle itham edilince. Biz bunu 2019 seçimlerinde de yaşamıştık. Kahvede bir konuşma yaptım ‘PKK benim kahvemin önünden geçemez’ diye. Bir tane HDP’nin yöneticisi ‘Siz bizim oyumuzla seçiliyorsunuz’ diye laf söyledi. O lafın bana seçim kaybettirmek için söylenmiş bir sözdü. Bunun üzerine çok sert bir şey yayınladım. ‘Biz bütün seçmenlerimizin oyuna talibiz, kalbini bir yere bağlayanları istemiyoruz’ diye sert bir açıklama yapmıştım. Bir ilçemizde seçim çok az bir oyla kaybediliyor. Orada İYİ Partililere ‘Kahrolsun PKK’ deniyor. Konya’ya gittiğimizde bayramlaşmak için CHP’ye de uğramıştık. Orada birisi geldi ‘Beni camiden çıkarttılar sen PKK’lısın diye, lütfen Ankara’ya iletin’ dedi. Şu anda 25 milyon insan terörle işbirliği suçlamasıyla karşı karşıya. Bütün mitinglerde açık bir şekilde bizim milli politikalarımızın gerekliliğini, ordumuzun yaptığı SİHA, İHA’ları sahiplendim. Daha iyisini yapacağız dedim. Açık açık Kandil’e tavır koydum. ‘Kandil’in üzerine füze olarak yağacak’ dedim. Bana bugüne kadar kimse müdahale etmedi. Bu kadar sert konuşuyorum. Gördüğümü söylüyorum. Bugüne kadar hiç kimse ‘Sen böyle konuşursan HDP seçmeni oy vermez’ demedi.
HDP AÇIKLAMASI: “BU İNSANLAR OY MU KULLANMASIN?”
2017’de referandum yapıyorsunuz. İnsanlar bir yere oy verecek. HDP seçmeni AK Parti’ye oy verseydi ‘niye oy veriyorsunuz mu’ denecekti. Yanlışlığın bir tanesi de şu; HDP seçmenin tümünü PKK’laştırırsanız yanlış olur. AK Parti, HDP’den birkaç tane belediye başkanı transfer etti. Kendilerine geçince vatan haini iken birdenbire vatansever mi oluyor? AK Parti iktidara geldiği ilk yıllarda yoğun şekilde doğudan oy alıyordu. O zamanki HDP barajı dahi aşamıyorlardı. Siz bu seçmeni niye kaybettiniz? Sıfır terörle aldınız, geldiğimiz noktada ‘ülke bölünecek’ diyorsunuz insanlara. 21 yıldır Kandil’i niye düzleyemediniz, niye yok edemediniz şimdiye kadar? Bugün Soylu ’77 tane kaldı’ diyor. İstanbul’da seçimlerde HDP aday çıkarmadı. Binali Yıldırım ‘ben HDP’nin oyunu istiyorum’ dedi. Bu seçimde MHP’li bir bayan ‘Herkesin ve HDP’nin oyunu istiyorum’ dedi. Oy istemek ayıp değil mi? Bu hale sokan 2017 referandumdur. Bu insanlar oy mu kullanmasın? Veya illa ki size mi vermesi lazım oyunu? Kişisel kanaatim sonucu etkilemiştir.
“BİZ KANDİL’E DE, HİZBULLAH’A DA KARŞIYIZ DEDİK”
Daha önce açılıma karşı çıkan herkese ‘Siz şehitlerin kanından mı besleniyorsunuz?’ deni. Şimdi de şehitlerin fotoğraflarını yayarak ‘Bunları nasıl unutuyorsunuz?’ deniyor. Şimdi 77 tane kaldı diyorsunuz, bütün gücünüzü kullanıp, şehit verdirmeyeceksiniz. Açılım döneminde valilere ‘silahlara karışmayın’ dediniz. Operasyonları durdurdunuz. Sonra bir sebeple vazgeçtik dediniz. Dolmabahçe’de insanlar oturmuş iken ‘bitti bu iş’ dendi. Onun da acısı 800 şehitle sonuçlandı. Şimdi bu şehitler niye veriliyor? Niye engel olamıyorsunuz? Ben de her gittiğim yerde bunları söyledim. Onların açılım döneminde yaptıklarını, sahte afişler, broşürleri açıkçası biz yapmadık. Halktan gelen o tepkiyi arkadaşlarım ilettiği için başından sonuna her yerde aynı şeyi söyledim ‘Biz Kandil’e de karşıyız, Hizbullah’a da, İŞİD’e de karşıyız’ dedik. Bana kimse müdahale etmedi böyle konuşuyorum diye. Meral Hanım da şiddetli söyledi.
“KANDİL, CUMHUR İTTİFAKI’NA ÇALIŞMIŞTIR”
Teröristleri affedecek güç Türkiye’de yok. Kendileri HDP’ye bakanlık verdiler. Ortada fol yok, yumurta yok, bakanlık vereceksiniz diyor. Meral Hanım HDP olursa ben olmam dedi. Muhafazakar insanları korkuttular. Şu anda 6’lı Masa’da sosyal demokrat, milliyetçi, muhafazakarı var. Birisi yanlış yapsa diğeri müdahale edecek durumda. Milli güvenlik politikalarıyla sayın Davutoğlu’nu Başbakan yapmışsınız, sayın Akşener İçişleri Bakanlığı yapmış, sayın Babacan bakanlık yapmış. Güvendiniz ki bu insanlara görev verdiniz. Bütün televizyonlarda söyledim, bir açıklama yapılırken lehine yapıyorsanız o insana faydası olması lazım. Bugün Özdağ’ın yaptığı açıklamanın olumlu tarafı var. Ama Kandil’in ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekliyoruz, geleceğiz cezaevinin kapılarını kıracağız’ demenin tek sebebi sayın Kılıçdaroğlu’na kaybettirmek. İleride göreceksiniz, Kandil’in ipi kimdedir bilemem ama, Kandil Cumhur İttifakı’na çalışmıştır. Böyle bir şey olmaz.
“AÇLIK, FAKİRLİK, KİRALAR UNUTULDU”
ABD yoğun şekilde YPG/PKK’yı silahlandırıyor. Aynı şekilde Rusya’da yapıyor. Belki de konuşması için tehdit ediyor. Bunlar ancak istihbaratçıların verdiği bilgiler. Akla mantığa ziyan. ‘Öcalan’ı çıkaracağız, cezaevinin kapılarını kıracağız’ demek, ne oluyor yani? Öcalan fiilen de çıkarılamaz zaten. Sayın Akşener baştan HDP’ye açık tavır koymasına rağmen bu kadar devlet imkanları, televizyonlarla vatandaşın kafası çeldiler. Açlık, fakirlik, kiralar unutuldu. Mülteci sorunu bile çok az konuşuldu.
“ORAYA MİLLETVEKİLLERİNİ HÜKÜMET GÖNDERMİŞ”
Bugün ünlü bir siyaset yazarlarından birisi de aynı şeyi söylemiş. Yakında yine İmralı’ya heyetin gönderildiği söylendi. Daha sonra inkar edildi, sonra da teknik heyet dendi. Öyle ağır propaganda bombardımanı var ki, Kandil’de bazı HDP’lilerin fotoğraflarını gösteriyor ‘Bunlar şimdi Meclis’e gelecek’ diyorlar. Fotoğraftakileri araştırdım. 2014 yılında terörün sona erdirilmesi ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi diye kanun çıkmış. Bu kanuna göre oraya milletvekillerini zaten hükümet göndermiş. Sonunda onlar da tabii giderken güvenceye almak istemiş. Kanundaki görevleri yerine getiren kişilerin hukuki, idari, cezai sorumluluğu doğmaz diye korumaya almış kendilerini.
İHA ÇALIŞMALARI: “BUNLARIN DURMA İHTİMALİ HİÇ YOK”
Çanakkale mitingimde İHA, SİHA’larla fikrimi. ‘Bunlar Kandil’e füze olarak yağacak’ dedim. Trol ordusu orada da kesti sözlerimi. Şimdiye kadar devletin ürettiği silahları ortaya çıkarmak, dünyanın gözü önüne koymak, özelliklerinden bahsetmek hiç kimsenin aklına gelmez. 1993 yılında milletvekillerine dağıtılmış bir kitap, içinde enteresan bilgiler var. Kimse bunları siyasete alet etmemiş. Su üstü muhabere gemisi yapılmış Gölcük’te 1975 yılında. 1993 yılında başlayan İHA’lar var bu kitapta. Rahmetli Turgut Özal döneminde Savunma Sanayi Müsteşarlığı kurulmuş. Ayrıca uçak motoru yapılmış. Yıllardır bu geliştirilmiş. Bugün sokaklara çıktığımızda hükümetin propaganda aracı haline getiriliyor. Biz bunu yanlış buluyoruz. Savunma sanayinin geliştirilmesini durdurmak mümkün müdür? Dünyanın en stratejik ve karışık bölgesindeyiz. Bunların durma ihtimali hiç yok. Öyle bir siyasete alet edildi ki, sanki ağzınızı açtığınız zaman onların reklamını yapıyorsunuz. Ben ‘daha iyilerini yapacağız, yapmak zorundayız’ dedik. Aksini düşünmek akla zeval veren bir hadisedir. Bu kitap hiçbir zaman siyasete alet edilmemiş.
“DEPREM BÖLGESİNDE SEÇİM SONUÇLARI”
Kabul etmek mümkün değil. Bize de ikide bir ‘Niye YSK’nın önüne gitmediniz’ diye birçok genç bilmeden yazıyor. Kendince oralarda, depremden dolayı hükümeti sorumlu gören insanlar oralarda hükümet kusurlu bulunur, oy verilmez diye düşünüldü. Tekirdağ’daki olay anlatıldığı gibi değil. Oradan oy alamadıysak kabahati kendimizde bulacağız. Deprem bölgelerinde hala su sorunu var. Biz orada dağıttığımız bir şişe suyu içmiş, onu getirmiş iade ediyoruz. Hükümetin kanadı ‘aldıkları suyu iade ediyorlar’ dedi. İki kişi Elbistan’da sıvı gübreyi iade etmiş. Bir kişi suyun parasını vermiş. Halen oradayız. Açıkçası hükümet hala oralara başarılı değil. Hükümet oralarda bizi görmek istemiyor. Geçen yine televizyonlar haber yaptı. CHP’liler oy alamayınca çadırları kaldırdılar dendi. Hakikaten AK Partili belediye kendilerini tebrik ediyorum ‘çadırları biz kaldırdık’ diye açıklama yaptı. Sayın Akşener geldiği zaman oradaki sivil toplum kuruluşlarıyla toplantı yaptık. Oradaki görevlimiz il tarım müdürlüğü bize çiftçilerimizin bilgilerini vermediğini söyledi.
“BİZE OY VERİN Mİ DEMİŞİZ ALLAH AŞKINA”
O toplantıda Kahramanmaraş Ziraat Odası Başkanı ‘bilgiler bende var’ dedi. Çiftçiye hayvan yemi verdik. 2 milyon adet domates ve biber fidesi verdik, sıvı gübre verdik. Bunları yaparken bir tanesine ‘Bunları Ankara Büyükşehir yapıyor’ demiş miyiz, siyasete alet etmiş miyiz? Orada ekmek üretimi devam ediyor. Sosyal yardım yapıyoruz. Kahramanmaraş’la ilgilendiğimizi bilince, günlük en az 30-40 mail geliyor. İhtiyaç talepleri geliyor. Biz orada 30-40 bin çiftçiye ulaşmışız. Bir tanesine ‘bize oy verin mi’ demişiz Allah aşkına! Kahramanmaraş ve Malatya günleri yaptık destek olalım diye.
“SİNAN OĞAN İLE OLUMLU BİR GÖRÜŞME YAPTIK”
Sayın Sinan Oğan’la tanışıyoruz. Seçim sürecinde sayın Erdoğan’a çok ağır ithamlarda bulundu. Sonuç alınır alınmaz Sinan Oğan Bey ne yapacak dendiği zaman, MHP’liler çok ağır demeçler veri. Sayın Erdoğan ve Binali Yıldırım da o anlamda demeçler verdi. Oraya gitmesinin bir sebebi olması lazım, cevabı kendisi vermelidir. Biz kendisiyle görüştük seçimden iki üç gün sonra. Ben aradım, sayın genel başkanımızı bilgilendirdim. Önce yüzyüze geldik. Sayın genel başkanımız ve ben 3 kişi bir araya geldik. Olumlu bir görüşme oldu. Kendisi ‘Benimle Cumhur İttifakı’ndan görüşmek isteyenler var, onlarla da görüşeceğim’ dedi. Biz ‘tabii görüşün’ dedik. Sonuç böyle oldu. Taraflar birbirlerini dinlediler. Kendisi ‘arkadaşlarımla görüşüp kararımı bildireceğim’ dedi. Sonuçta ayrıldık.
“SEÇMENİ ÜMİT ÖZDAĞ’I DİNLER”
Sayın Özdağ’ın kararı şüphesi ikinci tura olumlu etki eder. Sayın Sinan Oğan kamuoyuna tekrar çıkıp, Cumhur İttifakı’nı destekliyorum, siz de arkamdan gelin destekleyin demedi. Diyeceğini sanmıyorum. Çünkü kendisini destekleyenleren müthiş öfke var. Sayın Özdağ parti olarak kabul edildiği takdirde gelir diye düşünüyorum. Zafer Partisi, başından beri hükümetin aleyhine çalışma yaptı. Göçmen politikasıyla ilgili itirazları vardı. Kamuoyunda yüzde 6-7’lere giden bir karşılık buldu. Zafer Partisi milletvekili çıkarsın, Hazine yardımı alsın diye net bir şekilde tavır koyan seçmenin sayın Özdağ’ı destekleyeceğini düşünüyorum.
MECLİS ÇOĞUNLUĞU DEZAVANTAJ MI?
Sistem iki seçeneğe zorluyor. Bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Belki ikisini de seçmek istemiyor ama birinden birini seçecek veya oy kullanmayacak. Oy kullanmamak da sorunu çözmüyor. Ben yüzde 90’ın üzerine çıkacağını düşünüyorum. Bence 50+1’de değişiklik olacak. Bunu sayın Cumhubaşkanı da söyledi. Bence de olması gerekir. 2017 yılındaki referandumda çok id dialı konuştular. Koailasyonları bitireceklerdi, küçük partileri bitireceklerdi. Şu anda meclisin tablosu belli oldu. Şimdi tek başına seçilen bir insanın bu yetkileri tek başına kullanmaması yolunu açacak. Seçmen parlamentoyu birine verip sayın genel başkanımızı cumhurbaşkanı olarak seçtiği zaman. Meclis’te 360’ı bulmadan cumhurbaşkanının yetkilerini kısmanın imkanı yok. Bu arada 700 kadar ve daha sonra 3 bin kadar bürokratın görevi otomatikman sona erecek. TBMM tek başına seçim kararı da alamıyor şu andaki yapıyla. En fazla bazı kanunlar çıkarmak suretiyle zorlamaya çalışacaklar. Gerçekten Cumhurbaşkanı Meclis’e karşı çok güçlü konumda. Sayın genel başkanımız seçilirse bu tür uzlaşmayla ortadaki gerginliği ortadan kaldırır. İnşallah bu şekilde olur ve anayasa değişikliği ile yüzde 50 +1 sisteminden vazgeçilir.