Politika

Kılıçdaroğlu: Erdoğan devleti nasıl yöneteceğini benden öğreniyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce karşı çıktığı emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili düzenlemenin yapılmasını, 'Erdoğan artık seçimi kaybedeceğini biliyor. O da fark ediyor. Ona çok şey yaptıracağım. Çünkü devletin nasıl yönetileceğini bilmiyor.Daha ona yaptıracağım çok şey var' diye değerlendirdi.

Abone Ol

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi'nde CHP muhabirleri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu'na CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ve CHP Genel Başkan Başdanışmanı Tuncay Özkan eşlik etti. Kılıçdaroğlu, burada gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu, gazetecilerin yeni yılını kutladı. Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki siyaseti de eleştirerek, siyasetin bireysel çıkarlar için yapılamayacağını ve ülkenin çıkarları için yapılması gerektiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, 'Siyaset kurumunun ahlak zemininde hareket ettiği bir ülke olmak durumundayız. Biz millet ittifakı olarak elimizden gelen çabayı göstermeye çalışıyoruz. Elbette tartışılabilir, yeterli çabayı harcadık mı, harcamadık mı şeklinde. Ama gerçekten elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Ülkeye ve tarihe karşı sorumluluğumuz var' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, kısa değerlendirmesinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu'nun gazetecilerin sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Meral Hanım ile bir araya geldiniz. Ortak aday, yol haritası, başörtüsü teklifi gibi başlıklar var. Bu başlıklarda anlaşma sağlandı mı? Ortak aday başlığı ne zaman gündeme gelecek?

Hiç endişe etmeyin. Altılı masa kararlılıkla yoluna devam edecek. Elbette gündeminde farklı konular var. Ama her bir gündemi toplandığımızda uygar insanlar gibi oturarak, konuşarak, artısını ve eksisini düşünerek bir karar vereceğiz. Karar altılı masanın kararı olacak. Belki bizim siyasetimizde hiç karşılaşılmayan bir süreci yaşıyoruz. Bir araya gelip konuştuğumuz zaman sürekli 'Aman masa dağıldı, aman şöyle oldu, aman böyle oldu'. Bir dönem hatırlarsınız, HDP masanın altında, yok masanın üstünde, yok masanın yanında. Bunların tamamı asparagas haberler. Elbette ki farklı düşünebiliriz ama oturuyoruz, uzlaşıyoruz. Ekiplerimiz şu anda hükümet programı üzerinde çalışıyorlar. Altı partinin kadrolara çalışıyor. Altı partinin kadroları üzerinde uzlaşma sağlanamayan bölümleri kırmızı ile yazıyorlar. Altı liderin önüne koyacaklar. Altı lider oturacağız ve uzlaşacağız. Uzlaşma kültürü, demokrasinin olmazsa olmazı uzlaşmadır. Demokrasilerde dayatma olmaz. Uzlaşma olur. Siz, 85 milyon insan var, uzlaşacaksınız ve onları temsil eden siyasetçilerle uzlaşacaksınız. Farklı düşündü diye yok masa bölündü, dağıldı. Yok böyle bir şey. Bunlar dediğim gibi belli bir çevrenin ya da belli bir gücün domine ettiği, toplumu yönlendirmek istediği, kafaları bulandırmak istediği bir süreç. Bunu büyük bir dikkat ile izliyoruz.

Sayın Akşener ile 2 saat görüşme yaptınız. Herkes yorum yaptı. Kırgın olduğunuz bir birinize söylendi. Doğru mu, kırgınlık var mı?

Yok efendim. Ne kırgınlık var ne şu var ne bu var. Biz daha önce de görüşüyorduk. Ben bir gün önce de Temel Beye gittim. Görüşüyoruz arkadaşlar. Görüşmeyi de gayet doğal karşılamamız lazım.

Ekrem İmamoğlu'na mahkumiyet kararı verilmesinin ardından siz İmamoğlu'nun 16 milyonun belediye başkanı olduğu, Akşener de 85 milyonun olduğu vurgusu yaptı. Cumhurbaşkanı adaylığında her iki partinin farklı görüşleri olduğu yorumları yapıldı. Ahlatlıbel'de bu farklı görüşler giderildi mi? Gündeme geldi mi? Altılı masa her zaman ortak aday vurgusu yapıyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığınız açıklamada, çoklu adayla ilgili soruda 'Her olasılıklar tartışılabilir' dediniz. Çoklu aday ile başarılı olunabileceğini düşünüyor musunuz?

Birincisi, biz beraber bir araya geliyoruz. İkili, üçlü görüşmelerimiz olur. Telefonla olur. Önemli olay olduğu zaman liderler birbirlerini telefonla arıyorlar. Düşüncelerimizi aktarırız yani. Bu bir bölüm medyanın yadırgadığı bir tavır oluyor ama demokrasilerde olması gereken tavır budur. Bir olay olduğunda ve siz eğer bir ittifak oluşturmuşsanız, ittifakın bileşenlerinin o olay konusunda ortak bir söylem geliştirmeleri gerekiyor. Biz de buna özen gösteriyoruz. Ortak söylem geliştirmeye çalışıyoruz.

Ekrem Bey 16 milyon insan tarafından seçildi. İstanbullulara hizmet ediyor. Sarayın yaptığı toplantılar ve yargıyı yönlendirerek. Türkiye'nin iki temel gündemi var. Bir, adalet. Adaletin olmadığını en çok hukukçular söylüyor, ben değil. Türkiye'nin hangi bölgesine, iline, ilçesine gitseniz. Şu soruyu sorun, bu ülkede adalet var mıdır diye. Yüzde 99,9 samimiyse adalet yoktur der. Aslında yüzde 100 de, pay da bırakalım. Adaletin olmadığını ben de biliyorum. Sizler de tanığısınız bunun. 16 milyon insan Ekrem Beyi seçti. Gayet güzel. Seçimi iptal ettirdiniz. Bir daha seçim yapıldı. Fark 800 bine çıktı. Şimdi hazmedemiyorlar. Nasıl onu görevden alacağız diye. İstanbul'u talan ettiler. Talan ettikleri İstanbul'a, 'Biz İstanbul'a ihanet ettik' diye itiraf ettiler. İhanet edilen İstanbul'un sırtına saplanan hançeri çıkarmaya çalıştı Ekrem Bey. Vay efendim sen nasıl hançeri çıkarırsın. Nasıl 10 metro inşaatını aynı anda başlatırsın, nasıl İstanbullulara hizmet edersin. Biz uzun süredir İstanbullulara hizmet ediyoruz diyorduk ama sen geldin iki, üç yılda bizim 20 yılda yapamadıklarımızı yapmaya başladınız dediler. Tahammül edemiyorlar. Adalet duygusu bir toplumda yok olursa o toplum gelecek açısından büyük endişe içine girer. Bugün geldiğimiz noktalardan birisi budur. Adaletin olmadığı, yargının bir kişinin kontrolünde olduğu bir süreci yaşıyoruz. Kuvvetler ayrılığının olmadığı bir süreci yaşıyoruz.

'İRADESİNİ PAZARLAYAN BİR PARLAMENTO OLABİLİR Mİ?'

Yargı nasıl ipotek altındaysa TBMM'nin iradesi de ipotek altındadır. TBMM'den hırsızlık, yolsuzluk yapanın soruşturulmamasıyla ilgili kanun çıktı ya. Akıl alacak iş değil. İradesini böyle pazarlayan bir parlamento olabilir mi? Önüne konulanı okumaktan aciz bir milletvekili kitlesi var orada. AK Parti ve MHP'nin milletvekilleri. Onların tek görevleri var, saraydan gelen talimata uygun olana el kaldırıp ve indirmek. Bu düzeni değiştireceğiz. Adaleti getireceğiz. Kesinlikle adalet gelecek bu ülkeye.

Adalete en büyük ihaneti yapanlar da bazı iradesini saraya ipotek etmiş yargı mensuplarıdır. Onların hepsini tek tek biliyoruz. Sürülen hakimlerin ne olduğunu biliyoruz. Seçilmiş hakimlerin ne olduğunu biliyoruz. Seyyar hakimlerin ne olduğunu biliyoruz. Seyyar mahkemelerin de ne olduğunu biliyoruz. Bizim hafızamızda bir yerde duruyor bunlar. Bunlardan adaleti temizleyeceğiz. Ben kimsenin inancına, siyasi görüşüne bakmam. Yargıçsa verdiği kararın, hukukun üstünlüğüne ve vicdani kanaatine göre karar veriyorsa başımın üstüne. Onun dışında yargıç saraydan aldığı talimat ile görev yapıyorsa olmaz.

'SAVCININ OLMADIĞI YERDE KARAR NASIL OKUNUYOR?'

Ekrem Beyin kararı. Hakim değiştirildi. İradesini saraya ipotek etmiş olan bir hakim atandı. Savcı duruşma salonunda yokken karar okundu. Bana söyler misiniz savcının olmadığı bir yerde karar nasıl okunuyor? Bunun neresi adalet?

'DÜNYANIN EN ADALETSİZ VERGİSİ ENFLASYON'

İkinci temel sorunumuz ekonomi. Nedir ekonomide? 84 milyon insan bir avuç haramzadeye çalışıyor. Alt gelir gruplarından üst gelir grubuna insafsız şekilde kaynak transferi yapılıyor. Asgari ücret olarak verdikleri paradan hemen sonra yıldırım hızı ile zamlar geliyor. Dünyanın en adaletsiz vergisi enflasyondur. Çünkü enflasyon üst gelir gruplarına kaynak aktarmayı özendiren bir süreçtir. Alt gelir gruplarını ezen bir süreçtir. Biz bu iki tabloyu değiştireceğiz. Altılı masanın irade koyduğu bu iki temel sorun kesinlikle çözülecek. Yeni bir süreci başlatacağız. Zaten bir arada bulunmamızın temel nedeni de bu. Medya özgürlüğünü de getireceğiz. İradesini saraya ipotek etmiş medya istemiyoruz. Elbette ki medya eleştirel gözle bakmalı. Ama bir tarafa kesintisiz övgü, bir tarafa kesintisiz yergi diye bir şey kesinlikle gazetecilik değildir. Gazetecilik farklı bir şeydir. Sizin klasik anlatımızla köpeğin insanı ısırması haber değil, insanın köpeği ısırması haberdir. Eğer TBMM'den rüşvetçilerin, yolsuzlukların, TMSF için söylüyorum, yöneticileri hakkında soruşturma yapılamaz diye bir kanun çıkıyorsa, bu insanın köpeği ısırmasıdır. Ama garip olan gazetelerde haber bile olmuyor.

'ALTILI MASADA CUMHURBAŞKANI ADAYLIĞI KONUŞULMADI'

Çoklu aday olur mu? Biz hiç konuşmadık, altılı masada konuşulmadı. Gelirse konuşulur. Şu ana kadar altılı masada cumhurbaşkanlığı adaylığı konusu konuşulmadı, sadece cumhurbaşkanı ile ilgili nitelikleri konuşuldu ve o nitelikle kamuoyu ile paylaşıldı.

Ekrem İmamoğlu'na gelen bir mahkumiyet kararı ve terör soruşturması var. Her iki ihtimali de göz önüne aldığımızda bir görevden alma olabilir. Bu süreç için bir planınız var mı? Özgür Özel'in İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı'nın kardeşleri hakkında FETÖ suçlaması olmuştu. Dün Sayın Bakanın da açıklaması oldu. 'Gelirse gelir, gelmezse gelmez. Bunun için Sayın Çataklı'yı mı yargılayacağız' diye açıklamaları oldu. Bununla ilgili sizin görüşünüz nedir?

Ekrem İmamoğlu büyük lokmadır, boğazınıza takılır. Sıradan bir olay değildir. Umarım olayı o kadar kirli boyutlara taşımazlar. Seçimle gelenin seçimle gitmesi lazım. Seçimle gelen atanmış yargıçlar aracılığı ile gidecekse onun adı demokrasiye, insan haklarına, özgürlüklere, İstanbullulara, 16 milyon seçmenin iradesine darbedir. Biz bütün darbelere ve darbe hukukuna karşıyız. Ekrem İmamoğlu büyük lokmadır, onların boğazına takılır, bunu bilmelerini isterim.

'DİĞER CAMBAZI ALTILI MASA İNDİRECEK'

FETÖ konusu, FETÖ'nün yanında duran bir numaralı adam sarayda, cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor. Onun yaptığı övgüler zaten duruyor, herkesin gündeminde duruyor. Olay bir kişinin ötesinde, beğenmediğimiz bir insanı, farklı düşünceye sahip olan insanı suçlamak için FETÖ bir araç olarak kullanılmaktadır. Şu an birisine mi kızıyorsunuz, hemen FETÖ'cü diyorsunuz. Eskiden birisine kızdıkları zaman komünist derlerdi, şimdi gayet basit. Aykırı bir ses mi geldi, siz FETÖ'cüsünüz diye. Daha önce söylemiştim. Bir ipte iki cambaz oynamaz diye. Bir ipte iki cambaz oynuyordu, bir cambaz düştü, ikincisi ipte. Onu da altılı masa indirecek.

İstanbul'da seçimlerin yenilenmesini önermiştiniz. Sayın Ekrem İmamoğlu, yaptığı basın toplantısında seçimlerin 2024'de zamanında yapılacağı söylendi. Ne söylemek istersiniz?

Şunun için o çağrıyı yaptım. Birinci seçimde Ekrem Bey kazandı, ders almadılar ikinci seçimi yaptılar. Hala ders almış değiller. Sen atanmış, iradesi ipotek altına alınmış, vereceği karar saray tarafından görüldükten sonra mahkemede okunan bir mahkemenin arkasına sığınarak Ekrem Beyi saf dışı bırakmak istiyorsun. Yüreğin yetiyorsa gel kardeşim bir daha seçim yapalım. Bu çağrıyı yaptım. Elbette ki normal seçimler zamanında yapılacak. Ondan kimsenin bir endişesi yok ama Erdoğan'a her türlü fırsatı veriyorum. Boyunun ölçüsünü alsın diye veriyorum.

İlk olarak Suriye ile 11 temas kuruldu. İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Milletimin zararına olan bir şeye seçim kaybetsek de yokum' dediği EYT çıktı. Sizin de bir tweetiniz olmuştu. ÖTV hakkında. ÖTV'de de bir adım gelir mi?

Şimdi Suriye konusunda benim düşüncelerim en baştan beri veliydi. Ben bunu defalarca ifade ettim Suriye konusunda. Yanlış yapıyorsunuz, yanlış politika istiyorsunuz diye. Erdoğan'a mektup yazdım. O dönem Başbakanlık döneminde mektup yazdım. Ne zaman? 27 Ağustos 2012. Yani 10 yıl önceki bir mektup. Mektuptan iki cümle okuyacağım değerli arkadaşlar. Sayın Başbakan, komşu Suriye'deki gelişmeler ülkemizin başta güvenliği olmak üzere ekonomisi, sosyal huzuru, turizm ve taşımacılık alanları dahil çok geniş kapsamda artarak olumsuz etki yapmaya devam etmektedir. Demişim. 10 yıl önce ve mektup yazmışım. Yanlış yapıyorsunuz Suriye politikası. İkinci cümle, Türkiye'nin yeni bir başlangıç yaparak varlığını Suriye'de barış, uzlaşma, istikrar ve güvenden yana koyması gerekmektedir demişim. 10 yıl önce. O zaman beni yine suçlamışlardı. Esatçı demişlerdi, şöyle demişlerdi, böyle demişlerdi. Bağasçı demişlerdi. Devleti kim iyi biliyor? Soru bir. Devleti kim iyi tanıyor? Soru iki. Türkiye'nin çıkarlarını en iyi kim savunuyor? Soru üç. Erdoğan'a açıkça ifade edeyim. Sen

Senden çok daha iyi devleti ben biliyorum. Devleti çok daha iyi tanıyorum. Bu ülkenin vatandaşlarının ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin itibarının nasıl korunması gerektiğini senden çok daha iyi biliyorum.

'HERKESİN ALAY ETTİĞİ ADAMDAN DÜNYA LİDERİ OLUR MU?'

Sen koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kişisel çıkarların uğruna yıprattın. Kişisel beklentilerin üzerine yıprattın. Emperyal güçlerin Orta Doğu'daki oyuncağı oldun.

Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum. Şimdi kapı kapı dolaşıyor. Acaba Esad beni nasıl kabul eder diye? Bir de itibar diyorlar. Bir de dünya lideri diyorlar. Herkesin alay ettiği adamdan dünya lideri olur mu Allah aşkına ya? Herkesin dalga geçtiği adamdan dünya lideri olur mu Allah aşkına ya? 33 askerimizin şehidin, Suriye'deki 33 şehit askerimizin

Hesabını sordu mu acaba? Esad'a yalvarıyor, benimle görüş diye. Esad kabul etmiyor. Putin'e gidiyor, yalvarıyor. MİT müsteşarını gönderiyor. Milli Savunma Bakanı'nı gönderiyor. Ne olursunuz bizi görüştürün diye. Vicdan sahibi olan herkese söylüyor. Vicdan sahibi olan herkese. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, Türkiye böyle bir konuma hiç düşmüş mü?

Herkesin dalga geçtiği, kapı kapı dolaştığı, acaba birisi bana bir şey söyleyebilir mi? Bana birisi yardım edebilir mi diye. Arap dünyasından tutun Putin'e kadar her tarafı geziyorum yalvarıyor, yakarıyor. Koltuğumu nasıl korurum diye. Bir insan koltuğumu nasıl korurum arayışına girerse artık bu ülke onun hiçbir faydası yoktur. Kişisel çıkar peşindedir. Herkesin bunu bilmesini isterim. 24 saatte Emevi Camii'ne gidecekler değil mi? Namaz kılmaya gideceklerdi. 24 saatte. Kaç yıl geçti? On yıl geçti. Şimdi yalvarıyorlar. Esat bizimle barışır mı diye. Esad yetmedi Suriyeli. Mısır'la kavga ettiler. Yalvarıyorlar.Araya başka devlet adamlarını koyuyorlar. Acaba bizim tokalaşmamıza imkan sağlar mısınız diye? El etek öpüyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi el etek öpmek için kapı kapı dolaşmaz. Nokta.

'BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA ÇALIŞMA YAPIYORUZ'

Başörtüsü konusunda açıklanabilir. Her partinin kendi görüşü vardır. Saygı duyarız. Biz bu konuda güzel bir çalışma yapıyoruz. Önümüzdeki süreçte belki biraz daha net olarak kamuoyuna yansıyacak göreceksiniz.

Daha önceki açıklamalarınızda seçim sürecini sert geçebileceği uyarılarında bulunmuştunuz. ilk adım olarak da belki İBB'ye yapılan bu suçlamaları görebiliriz, bu süreçte iktidarın gücünü kullanarak bu tip hamlelerini arttırmasını bekliyor musunuz? Duyumlarınız var mı? Veya beklentileriniz nelerdir?

Erdoğan germeye çalışacak süreci, biz bunun farkındayız. Her türlü hukuksuzluğu yapacak. Bunun da farkındayız. Ama biz asla ve asla demokratik kurallar dışına çıkmayacağız. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Sükunetle kararlılıkla, azimle, hukuk içinde her türlü mücadeleyi yapacağız. Ben ve bütün milletvekili arkadaşlarım, il başkanları, ilçe başkanları aynı mücadeleyi yapacaklar.

'SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASINI DOĞRU BULMUYORUM'

HDP'nin bir kapatma davası bekliyor şu anda Anayasa Mahkemesi'nde. Özellikle seçim takvimi kesinleştikten sonra bir kapatma ihtimalinden de söz ediliyor. Buna yönelik herhangi bir çalışmanız, bir hazırlığınız var mı? Suriye konusunda ya da daha önceden hükümete yönelttiğiniz dış politika konusundaki eleştirileri zaten biliyoruz. İktidara gelmeniz durumunda hükümet programından da bahsettiğiniz hazırlıklardan dış politika alanında atacağınız somut acil adımlar neler olacak?

Ben siyasi partilerin kapatılmasını doğru bulmuyorum. Defalarca bunu ifade ettim. Tarihimize baktığınızda da siyasi partilerin kapatılmasını ülkeye hiçbir yarar getirmediğini yine farklı isimlerle aynı politikanın sürdürüldüğünü hepimiz görüyoruz ve bunu en iyi sizler biliyorsunuz gazeteci olarak. HDP'yi kendilerine destek olmaları için ikna etmeye çalışıyorlar. İşte gidiyorlar, konuşuyorlar, ikna etmeye çalışıyorlar, bize destek verin diye. Cumhur İttifakı'nın içinde yer alın diye. Buna yanaşmadığı için HDP'yi de bir şekliyle acaba bir formül bulup kapatabilir miyiz diyorlar. Ama kapatılması dediğim gibi bir demokrasi ayıbıdır. insan hakları ayrıdır ve siyaset ayrıdır. Dolayısıyla 6 milyon insanın oy verdiği bir siyasi parti. Dolayısıyla herkesin bir şekliyle saygı duyması lazım. Görüşlerine katılırsınız, katılmazsınız. O ayrı bir şey. Görüşlerini beğenmeyebilirsiniz, özgürce eleştirebilir. Ama beğenmediğim bir parti bana oy vermediği için ben onu kapatacağım dediğiniz andan itibaren Türkiye zaten olmayan demokrasi kırıntılarını da tamamen yok etmiş olacak. Kimin aracılığıyla yapıyor bunu, kendi yargısı aracılığıyla yani siyasallaşmış yargı aracılığıyla bunlar yapılıyor maalesef. Böyle bir tablo var.

Dış politikada neler yapacağımızı hükümet programında açıklayacağız. Şimdi burada benim açıklamam oradan aldığım bilgileri sizinle paylaşmam doğru olmaz. 5 Ocak'ta eğer açıklanmasına karar verilirse liderler tarafından hükümet programında, izleyeceğimiz dış politikanın nasıl olması gerektiği konusunda da düşünceler orada yer alacak.

Altılı masadaki liderlerden bir cumhurbaşkanı adayı olursa genel partisinin genel başkanlığından da istifa edecek mi? İmamoğlu ile ilgili bu davanın ardından bir baba oğul açıklaması yaptınız ama neticede kamuoyunda da işte sizin adaylığınız da konuşuluyor. Sayın İmamoğlu'nun hem muhalefetin hem iktidarın rakibidir görüşüyle ilgili bir değerlendirmemiz olacak mı?

Cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerine odaklanmak son derece yanlış. Asıl odaklanmamız gereken sistemdir. Bu sistemin değişmesi lazım. Sistemi değiştirecek irade altılı masa bizim oluşturan da bu. Cumhurbaşkanı adayında tabii doğal olarak var olan hukuk sistemi içerisinde seçmek ve belirlemek zorundayız. Onun da nasıl birisi olması gerektiğini de zaten kamuoyuyla paylaştık. Altı liderden biri aday olursa yani karar verilirse olur. Dediğim gibi bu tamamen altı liderin ortak kararına bağlı. Bu konu hiç görüşülmedi. Masada da görüşülmedi. Dolayısıyla görüşülmeyen bir konu hakkında benim düşüncemi ifade etmem doğru değil.

Altı liderden birisi olursa ne olur? Zaten bütün tartışmaları bilen birisi olur. Masadaki görüşleri eğer partinin görüşünü vesaire bilen birisi olur.

Evet. Altı liderden birisi olursa şeyden yani bulunduğu partinin genel başkanından istifa edecek mi sizin sorunuzdu. Ve o konuda dediğim gibi hiç görüşülmedi. Görüşüldüğü zaman onu parlamenter sisteme geçişin, yol haritasında büyük bir olasılıkla belirleyeceğiz. Nasıl olmalıdır diye. O çerçevede o da aydınlığa kavuşmuş olacak.

'TAM BİR FOTOROMAN'

Sayın İmamoğlu görevinin başında. Görevini yapıyor. İktidar İmamoğlu'na karşı bir hıncı var. İstanbul'u kaybettiği için. Normal hukukun çalışmadığı bir ortamdayız. Normal hukukun çalışmadığı bir ortamdayız. Her türlü iftiranın atıldığı bir ortamdayız. Hukuk sisteminin tamamen ayaklar altına alındığı ve bir kişiyi acaba nasıl başarısız kılabiliriz diye bir arayışa girildiği, düşünebiliyor musunuz yani? Bir iktidar, bir ittifak tümüyle odaklanmış İstanbul'a ve İstanbul'u nasıl tekrar ele geçirebiliriz, nasıl alabiliriz arayış içindeler? Tam yüz karası bir oval. O kadar yalanlar, iftiralar var ki, dün fotoroman Süleyman diyorduk aslında boşuna demiyoruz, fotoroman Süleyman. Yani efendim Ekrem Bey beni aradı, bilmem ne söyledi, falan filan. Hani paçavra olarak yerde sürünse bile bir insan. Ya bunları söylememeli yani. Bu kadar yalan söylememeli, bu kadar ahlaksızlığa tevessül etmemeli. Onun için biz buna zaten fotoroman Süleyman diyorduk. Gerçekten tam bir fotoroman.

'Adaylık hiç konuşulmadı. Altılı masa bu konuyu ortaya koyacak' diyorsunuz ama aslında tarif edilen aday da Cumhurbaşkanı adayıydı. Sizi gösteriyor. Ya benim gördüğüm o. Benim okuduğum. Devletin kritik noktalarındaki kişiler şu olacak diye mi çıkacaksınız, takvimi ne olacak? Meclis kararı ile seçim erkene çekilirse Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir kez daha aday olmasının önü mü açılıyor? 'Kırgınlık yok' dediniz ama İYİ Parti ve CHP arasında söz düelloları yaşandı. Kırgınlık var mı?

Televizyonlar hep bunu tartıştığı için vatandaş bir şekilde yönleniyor. Televizyonların bunu tartışması ne kadar doğru? Bana göre doğru değil ama sonuçta ben televizyoncu değilim. Televizyoncular da kendi televizyon kanallarının izlenmesini isterler. Yani reyting hesabı yaparlar. benim kendi düşüncem sistemi tartışmak. Sistemi. Neden? Neden bu sistem değişmeli? Veya değişmemeli. Bu sistemin getirdiği yararlar nedir mesela? Bir Allah'ın kulu çıkıp televizyonda bunu anlatabilir. Çıkar AK Parti'den, cumhurbaşkanlığından, bürokrasiden, siyasetçilerden, belediye başkanlarından. Bu sistem bize şu yararları getirdi. Öbürleri de hayır bu sistemi şu zararları oldu, şu sorunlar oldu, Türkiye bu hale geldi vesaire bunları anlatırlar.

Birisinde tek adam rejimi ya tek kişilik hükümet var. Sayın Uçum'un deyimiyle. Tek kişilik hükümet nereye getirdiği belli. Bunun üzerine oturup konuşulup tartışılması lazım. Ama sonuçta dediğim gibi benim sizin alanınıza müdahale etme şansım yok. Böyle bir şeyim de yetkim de yok ama kendi düşüncelerimi açıklama özgürlüğüm var. Böyle görüyorum. Halka umut vermek gerekiyor. Evet halka umut veriyoruz zaten. Neyin nasıl çözüleceğini, hangi sorunlarım olduğunu gayet iyi biliyor.

Toplumun büyük bir anlamda siyasetçilerin gündeminde olmayan pek çok toplum kesimini siyasetin gündemine, sorunlarıyla beraber taşıyan bir partiyiz. Yani biz kağıt toplayanlarla da bir araya geldik, apartman görevleriyle de bir araya geldik. Taşeron kişilerle de bir araya geldik. EYT'lilerle de bir araya geldik. Emeklilerle de bir araya geldik. Dolayısıyla herkesin de bir şey. Burada olan, çalışan Suriyelilerle de bir araya geldik. Onların da Türkiye'de

Yaşadıkları sorunlar nedir? Onları da onların ağzından dinlemek istedik. Onların da bize yönelik sorunları vardı. Sizlerin sorduğu gibi. Onlara da yanıtları verdik. dolayısıyla bu çerçeve içinde yol alıyoruz. Son üç yılda daha iddialı konuşuyorsunuz, evet doğru daha iddialı konuşuyoruz. Çünkü iyi bir altyapı çalışması oluşturduk. Hem siyaset dünyasından hem akademik dünyada neyi nasıl çözeceğimiz konusunda. sadece eleştiri kültürü üzerinden değil sorunların nasıl çözüleceği konusunda da elimize gelen elimizden gelen her türlü çabayı bir şekliyle dillendirmeye çalıştık.

Biz bunların ya da bunun yaptığı gibi yapmayacağız. Yani bir kişi ben istediğim kişi, istediğim yere tayin ederim anlayışından tamamen uzak. Devlete liyakat sistemi dediğimiz bir sistem uygulayacağımıza söz verdik. Bütün liderler söz verdiler. Örneğin Merkez Bankası'nın başına diyelim siz o örneği verdiğiniz için ifade edeyim, içeride ve dışarıdaki finans çevrelerine güven veren bir kişiyi atacağız. Yani efendim yok amcamın oğlu, yok dayımı oğlu, yok bizim partili değil. Tam tersine şu anda işle hareket ediyor. Türkiye'yi yeniden inşa etmek, demokratik kuralları getirme ve Türkiye'yi kurumlarıyla beraber yeniden liyakat esasına göre inşa etme kararı var. Bunu zaten söylüyoruz. Yeniden. Çünkü çürüme var, ciddi bir çürüme var, bürokraside, çalışmıyor, bürokrasi. Devlette ikili bir yapı var, saray bürokrasisi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin alt bürokrasisi. Saray bürokrasinin ne yaptığını kimse bilmiyor. Ne harcadığını kimse bilmiyor. Yönetmelikler daha iyi yayınlanmıyor. Aşağıdakiler ise yukarıdan gelen talimata göre hareket ediyorlar. Talimata uymayan görevden alınıyor. Bu yapıyı tamamen değiştireceğiz. Tamamen değiştireceğiz.

Seçimin erkene çekilmesi. 6 Nisan'a kadar yapıyorsanız ya da erken seçim olur. 6 Nisan'dan sonra yapıyorsa da artık zaten haziran ayına ne kaldı? Erken seçim olmaz. O zaman sizin elinizde istiyorsanız Meclis'i feshedersiniz. Yaparsınız. Yani böylece bir kişiye Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yani vatandaşların seçtiği milletvekillerinin nasıl bir kişi iradesiyle işlevsiz hale getirilip de milletin görmesi lazım. Felaketi görmesi lazım. Yapılan işin, yapılan düzenlemelerin, tek adam rejiminin demokrasi olmadığını bütün milletin ve dünyanın görmesi lazım. O ortamı sağlayacağız Erdoğan'a. Bence Erdoğan onu yapacak. Siyasi mühendislikten kastettiğimiz bu.

Saraçhane sürecinde ben malum yurt dışındaydım. Burada işte sosyal medyada galiba eleştirenler, şunlar, bunlar vesaire olur. Olur tabii yani sonuçta. Türkiye'de herkes bağımsız düşüncesini ifade eder. Buna saygı göstermek lazım. Suratlarımız asık, asık değil aslında. Asık değil de galiba biraz ciddi mi durmuşuz? Öyle. Ben de fotoğrafları daha görmedim ama bir bakmam lazım. Son derece gayet güzel, gayet keyifli bir sohbetimiz oldu. Dışarıya çıktığımızda da bütün hem İYİ Parti'nin hem Cumhuriyet Halk Partisi'nden olan arkadaşlar vardı. Herkes gördü. Gayet güzel, sıcak güzel bir sohbet oldu. Tabii sohbet sadece Türkiye bağlamında değil. Pek çok alanda görüş alışverişinde bulunduk tabii doğal olarak bir araya gelince. Görüş alışverişinde bulunduk. Temel Bey'e de gittik mesela bu süreçte. Hem geçmiş olsun hem temel bir oturduk. Uzun uzun Türkiye'yle ilgili düşüncelerimizi aktardık. Dolayısıyla zaman zaman liderler bir araya geliyorlar, oturuyorlar, konuşuyorlar, ziyaretler oluyor. Ama önemli olan tabii bu ziyarete bir Allah, bir anlamda da altılı masaya otururken olayların olgunlaşmasına yol açıyor. Yani daha kısa sürede, daha iyi bir tartışma sebebi ya da bir olgunlaşma zemini hazırlıyor. Bizim açımızdan bunlar verimli toplantılar.

Cumhurbaşkanı adayının açıklanmasında geç kalınıyor endişesi var mı? Sizce Cumhurbaşkanı Erdoğan tekrar aday olabilecek mi?

Erdoğan'ın adaylığını tartışmaya açmayacağız. Onu hukukçular açacak. Yani biz partiler açsak ne olacak yani? Yüksek Seçim Kurulu kimin emrinde? Erdoğan'ın emrinde. Ne dersek diyelim Erdoğan'ın ettiği telefona göre onlar karar verecekler. Biz bu iradeyi biliyoruz zaten. Yargının iradesinin sarayın ipoteği altında olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yani orada görev yapan ve saraydan talimat alan, karar veren hakimlerimiz hakim demiyoruz yani. Onlar malum onlara seçilmiş hakimler, seyyar hakimler ve seyyar mahkemede üç seçilmiş hakimler daha önce yargı kararlarını uygulamadığı için Erdoğan'ın talebi üzerine ondan daha üste terk ediyorlar. Bunlar seçilmiş hakimler. Bir de seyyar hakimler var. Onlar üçlü mahkeme. Üç hakim bir arada. Bakıyorlar. Eğer beğenmiyorsa Erdoğan bunların namusu ve düzgün insanlar olduğunu biliyorsa o zaman onları görevden alıyorlar. Oraya seyyar mahkeme taşıyorlar, onların üçü geliyor, oturuyor. Sarayın verdiği kararın aynısını bunlarda kararı mahkeme ilamı olarak belirliyorlar. Böyle bakıyoruz yani. Gerçek de bu. Ya zaten bunu da kimse inkar etmiyor yani. Yargı dünyası da bunu inkar etmiyor. Hepinize görüyorum zaten bunu. Dolayısıyla

Onu bir tarafa bırakıyor. Biz yargının bu cephesini, bu cephesini biliyoruz. yargı eliyle toplumu dizayn etmek istediğini gayet iyi biliyoruz. Yargı eliyle insanları cezalandırmak istediğini biliyoruz.

'DEMOKRASİ TARİHİMİZDE EN GÜÇLÜ UZLAŞMA'

Cumhurbaşkanlığı adaylığında geç kalıyor diye hayır yani altılı lider o dönemle bu dönemi karşılaştırmak doğru değil. Altı lider Türkiye'nin geleceği konusunda endişeleri gidermek için ve topluma uygun vermek için çalışıyoruz. İğneden ibreye neyi nasıl yapacağımız konusunda

Özel bir çaba harcıyoruz. Sadece altı lider değil, altındaki kurmayları da çalışıyor. Dolayısıyla bizim için önemli olan cumhurbaşkanı adayı değil, önemli olan rejimi değiştirmek ve demokrasiyi yeniden inşa etmek için yapacağımızı geniş kitlelere aktarmak. Bunu bir kişi değil ancak bunu altı lider bir arada yapabileceğiz. Bu bizim demokrasi tarihimizdeki en güçlü uzlaşma. En şey en güçlü en kuvvetli uzlaşma diyebiliriz. Bu uzlaşma zemini içinde hareket

Diyoruz. Dolayısıyla altı lider cumhurbaşkanı adayının arkasında duracak ve hep beraber ona destek vereceğiz. Meydanlarda, sokaklarda, caddelerde, kahvelerde neyse çalışacağız ve

Cumhurbaşkanı adayını belirleyeceğiz ve Türkiye'ye demokrasiyi getireceğiz.

Davutoğlu, '7 Haziran- 1 Kasım seçimleri arasında yaşananları anlatırsam kimse insanın içine çıkamaz' sözünü hatırlayacaksınız. Altılı masada Sayın Davutoğlu'na ilişkin bu açıklamasına dair sorular sordunuz mu? Bu konuyu gündeme getirdiniz mi?

Sormadık. Yani daha çok hiç gündeme gelmedi.

CHP mesela nasıl bir geçiş süreci öneriyor? Yani altı genel başkanın dahil olduğu bir kabine mesela olabilir mi?

Bir şeyi unutmayın değerli arkadaşlar AK Parti ne diyor? Yüzyılın Türkiye'si diyor değil mi? Geçmiş bir soru Türkiye'si. Geldiğimiz nokta bu. Bugün anlatıyor. Biz ikinci yüzyıla çağrı diyorduk. Biz önümüzdeki yüzyılı düşünüyoruz. Aramızda siyahla beyaz kadar fark var.

Onlar geçmişi nasıl perişan ettiklerini, bütün artıları nasıl yok ettiklerini ve yüzyılın sonunda Türkiye'yi hangi noktaya taşıdıklarını millete anlatıyorlar. Biz de Türkiye'yi buradan nasıl çıkarıp ikinci yüzyıla Türkiye'yi nasıl çıkaracağımızı düşünüyoruz. Aramızdaki fark böyle. Bunu da bilmenizi isterim.

Yürüyen bir siyasi süreç de var ve partiler ve liderler altılı masanın tarafları farklı konularda farklı başlıkları da gündeme taşıyorlar. Siz başörtüsü meselesini yansıtıldığı gibi altılı masaya taşımadan mı gündeme getirdiniz? Çok eleştirildi, tartışıldı. Gollük pas dendi. Size dönük öngörüsüz eleştirileri yapıldı. Bugünden baktığınızda yine süreci aynı şekilde mi yönetirsiniz? Önümüzde çünkü anayasa değişikliği süreci de olacak. Yanına başka bir madde de koydular O açıdan onu sormak istiyorum. İkinci sorum da bu yol haritasından sonra bir ortak aday başlığına geçilecek. Ancak bir de genel seçim var. Meclisteki çoğunluk ve aritmetik sandalye dağılımı sisteme geçiş için gerekli çoğunluklar, bu noktada seçim ittifakı daha sonra mı gündeme gelecek? Yani altılı masa seçime birlikte mi girecek bu anlamda?

O konuda da yani söylediğiniz konularda çalışmalar var. Yapılıyor şu anda. Yapılıyor. Ama dediğim gibi bunu şu anda kamuoyuyla paylaşmıyoruz. Çünkü ne zaman paylaşacağız? Yapılan çalışmalar her partinin yaptığı çalışmalar liderlerinin önüne gelecek. Liderler mutabakatı sağlayacaklar. Sonra bu mutabakat bekleyip kamuoyuyla paylaşılacak.

Sizin adaylığınıza ABD'nin müdahalesi var mı?

Arkadaşlar. Evet sizin söylediklerinizi üç aşağı beş yukarı biz biliyoruz zaten biz de medyada görev yapan parti de medyadan gelip görev yapan partimizin görev yapan arkadaşlar zaten bize bu ayrıntıları bir şekilde veriyorlar. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Kuvayi Milliyeci bir partiyiz biz. Egemen güçlerin önünde e boyun eğmeyiz. Onu herkesin bilmesini isterim. Bizim duruşumuz vardır ve bizim görevlerimiz vardır. Görev alanımız Türkiye'yi hızla büyütmek ve içinde bulunduğumuz sorunlardan çıkarmaktır. İkinci görev alanımız Türkiye'yi dünyada saygınlığı olan bir ülke haline getirmektir. Yani herkesin gelip şamar attığı, herkesin gelip de bir şeyleri dayattığı bir Türkiye değil dinlenen bir Türkiye, bölgesinde barışı ve huzuru sağlayan bir Türkiye idealimiz var. Biz böyle çalışacağız. Yoksa onlar düşünceleri olabilir. Yani sizin diyelim ki bireysel olarak düşünceniz sempatiniz olabilir. Ülkelerin de kendilerine göre beklentileri olabilir. Ama biz farklı bir pencereden bakıyoruz, bütün dünyaya. Hem barış eksenli hem dünyayla çatışma yaratmayan, tam tersine kendi ülkesinin çıkarlarını koruyan ve bu çıkarları hemen hemen her alanda, uluslararası alanda dillendiren bir ülke olmak istiyoruz.

Sayın Erdoğan'la ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı dün açıkladı. Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterecekmiş.

Çok iyi olur. Meclis Başkanı'nın bağımsız iradesi var mı? Yok. Erdoğan demiştir. Ya sen şöyle bir konuşma yap da belki birileri duyar diye. Parlamentoda görev yapan Meclis Başkanı görev yazar. İradesini saraya ipotek etmiştir. Meclisin itibarı bugün yerlerde sürünüyorsa bunun sorumlularından birisi de Meclis Başkanıdır. Milletin seçildiği milletvekili, millet seçildiği parlamentoda 600 milletvekiline atamayla gelenler hakaret ediyorlar.

Atamayla gelenler. Atamayla gelenler milletin seçtiği milletvekillerinin soru önergelerine cevap vermiyorlar. Siz kimsiniz diyorlar. Parlamento kim diyorlar? Kim sessiz kalıyor?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı. Çünkü meclisi temsil eden o. Ama meclisi temsil etmiyor. O saraydan gelen talimatı uygulamakla görevli olan bir kişi. Onun için o konuştuğu her şey önce icazet alır.