AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık'ın Meclis’teki konuşmasını provokatif olarak nitelendirdi ve TBMM’de yaşanan şiddet olaylarını eleştirmişti. Türkeş, Şık’ın kullandığı ifadelerin karşı tarafı kışkırtıcı olduğunu savunmuştu.

Ahmet Şık ise, İsmail Saymaz'a yaptığı açıklamada, Türkeş'in eleştirilerine yanıt verdi.

Şık, Meclis'te kendisine ve diğer muhalefet milletvekillerine yapılan sözlü saldırılara karşı aynı şekilde cevap vermenin hakkı olduğunu belirtti.

İsmail Saymaz, Halk TV'nin internet sitesinde paylaştığı söyleşiyi şu şekilde paylaştı:

Tuğrul Türkeş’in sana yönelik eleştirilerine yanıtın nedir?

Bir kere Tuğrul Bey, Gezi davasıyla ilgili tutumuyla teşekkürü hak ediyor. Ama Tuğrul Bey meclise gelip giden biri olsaydı, görevi izin vermiyor olabilir, şunu görürdü: İktidar mensuplarından en çok duyduğumuz en çok sözcükler; vatan haini, bölücü, terörist, katil…

Ben gazetecilik yaparken de hizaya gelerek gazetecilik yapmadım, siyasette de hizaya gelerek siyaset yapmayacağım. Ne muamele görüyorsam aynı şekilde mukabele etmek benim görevim. Onların bize söylediğini, kendilerine söylediğimde hakaret mi etmiş oluyorum? Can Atalay için terörist dediniz mi? Dediniz. Ben de “Hayır, Can değil, sizsiniz terörist” diyorum. Tuğrul Bey de bunları değerlendirsin.

Sadece Gezi Davası'nda aldığı tutum nedeniyle işin hukuksuzluğunu görmesine rağmen hala nasıl o partide nasıl kalıyor, bence bunu sorsun kendisine.

Kürsüde çok ağır ve sert ifadeler kullanmadın mı?

Hem MHP'den hem AKP’den Can Atalay için “Terörist” dediler. Arkasından Adalet Bakanı açıklama yaptı, AYM kararının uygulanmayacağına dair. Oturumdan birkaç saat önce AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler'in açıklaması var, kararın uygulanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyleyen. Güler'in böyle bir demeç vermesinin manası nedir? “Gerilim istiyorum” diyor.

Anayasa’nın 153. maddesi diyor ki “AYM kararları bağlayıcıdır.” Ama iktidarın iki ortağı diyor ki “Uymayacağız.” Böyle bir ortamda başladı.

Can Atalay’la hukukum var, canım yanıyor. O öfkeyle çıktım.

Konuşmamı bütünlüklü yapabilseydim, ne diyeceğim anlaşılacaktı. Söylemeye çalıştığım şu: Anayasa’da milletvekili yemini şöyle biter: “Anayasa’ya sadakatle bağlı kalacağıma şerefim üzerine yemin ederim.” AYM kararları bağlayıcı iken, uymayacağını beyan edenler yemini çiğniyor. Yani, şerefiyle bağdaşmayan bir iş yapıyor. Bir bu.

İki; “Bekir Bozdağ'ın oturumu yönetmesi sizin utancınız olmalı” diyorum. Neden? Bozdağ, Can’la ilgili milletvekilliğinin düşürülmesi kararını okuyan kişi.

'Narin'in ailesi HÜDA PAR'lı iddiasına Zekeriya Yapıcıoğlu'ndan yanıt 'Narin'in ailesi HÜDA PAR'lı iddiasına Zekeriya Yapıcıoğlu'ndan yanıt

Bozdağ'ın iki Adalet Bakanlığı döneminde atamasının yaptığı hakim savcıların yüzde 34'ü FETÖ’cülük iddiasıyla ihraç edilmiş. Sahip olduğu sıfatı ve gücü Fethullahçıların devlet içi örgütlenmesinin önünü açmak için kullanan bir adamdır.

En hafif tabiriyle yardım yataklıkla suçlanabilecek biridir ki, bana sorarsan örgüt üyeliğinden yargılanması lazım.

Can Atalay hapiste, çeteye devleti teslim eden adam meclisi yönetiyor. Utanılması gereken şey bu. Bunu söylemeye çalışıyordum.

Ama söyleyemedin.

Söyleyemedim. Biliyordum olay çıkacağını. Mecliste ne zaman olay çıkacağını belirleyen birtakım unsurlar var. AKP grubunu yöneten kişi ayakta müdahil oluyorsa mutlaka kavga ve saldırı oluyor. Benim altı yıllık tecrübem bu. Muhalefetten birisi mutlaka saldırıya uğracaktı.

Alpay’ın yaptığı saldırı çok organize. Önceden karara verilmiş. Bozdağ'la göz teması kuruyor. Arkasında 5-6 AKP'li var. Kürsüye geliyor. Bozdağ gongu çalıp oturumu kapattığı anda müdahalede bulunuyor. Arkasından diğerleri geliyor. Ben düşüyorum.

O an ne oldu?

Konuşma yapıyordum. Karşıdan sürekli bağırış çağırış. Ben de bağırıyorum sesini duyulsun diye. Alpay'ı son anda fark ettim, elimi kaldırıp müdahale ettim, vurmaya kalkarken ayağım kaydı ve düştüm. Yerde yumruk yedim. Sonrası hengame. Kim kimdir, bilmiyorum. Karman çorman bir ortamdı.

Sana vuranlar kimlerdi?

Alpay, ilk müdahaleyi yaptı. AKP İzmir Milletvekili Eyüp Kadir İnan. Saldırdılar 6-7 kişi birden, bildikleri iş bu, pusu kurmak.

Sen de mukabele ettin.

Tabii ki ben de vurdum, yaptığım meşru müdafaa, öz savunma. Dayak yiyecek halim yok. Daha önce Ali Bozan'ın yediği dayağı biliyorsun. Ve kimseye hiçbir şey olmadı. Alpay'a ceza aldırmak için sözle fiili eşitleyen bir tutuma itiraz etmek gerekiyordu. Bunu yapmadılar.

Özgür Özel’le polemiğe girmek istemiyorum ama yanlış bir iş yaptığını kendisine öyledim.

Ne konuştunuz?

Dedim ki “Sana gönül koymam. Ama yaptığın yanlış.” “Nedir” deyince “İki eylemi birbirine eş tutamazsın” dedim. Ben söz söylüyorum, karşı taraf saldırıda bulunuyor. O da sözle mukabele etsin. Kimseye hakaret etmedim. Bugüne kadar bize söylenenlerin aynısını onlara kullandım. “Sizsiniz terörist” dedim. Özgür’ün tutumu “Anayasa’ya aykırı biliyoruz ama dokunulmazlıkların kaldırılmasına evet diyeceğiz” diyen tutumla aynı.

Özgür'ün Numan Kurtulmuş'a teşekkür etmesi…

Kurtulmuş, Atalay'la ilgili olağannüstü oturumda yaşananların sorumlularındandır. Kendisiyle görüşmemizde Gezi davasını kastederek, “Böyle bir dava bile olmamalıydı” diyen bir meclis başkanı biraz omurgalı duruş gösterebilirdi.

Kürsüye tekrar çıkmamı engellemek için meclis başkanını değiştirdiler. Kurtulmuş, bir şeyi sonlandırmak için gelmedi. Söz hakkı vermemek için geldi. Bize söylediğini kamusal alanda da söylesin ya! Ama bize söylediği fikirde mutabıksak, Gezi gibi bir dava bile olmaması gerektiğini düşünüyor ise gereğini yapacak. Nedir gereği dersen, istifa edecek.

Herkes iktidarın çizdiği yerden hizalanıyor.

Daha önce edilen küfürler, hakaretleri nereye koyacağız?

Böyle düşünenler Tuncay Özkan'ın paylaşımı üzerine AKP’den yükselen küfürlere bir baksınlar. Bu arada Özkan da Cumhurbaşkanı'nın söylediğinin eş anlamlısını söyledi. Cumhurbaşkanı “gösteriş budalası” dedi. “Züppe” demekle aynı şey. Ama onun üzerinden kopan kıyamet, sinkaflı küfürleri açık alanda yazmak…

Kiminle mücadele ettiğimizi görelim bir kere.

İktidarın çizdiği hattan hizalanan bir muhalefetin topluma faydası olmaz.

Yapılacak tek şey var:

Muhalefet mecliste azınlık… İktidarın yasalaştırmak istediği düzenlemeyi engelleyecek sayısal çoğunluğumuz yok. İstedikleri her şey geçiyor. Mecliste fiili saldırı oluyor, onu engelleyemiyoruz. Saldırgana hak ettiği cezayı verdiremiyoruz.

Hep birlikte meclisi terk edelim. AKP, MHP baş başa kalsın. Meclisi sokağa taşımaktan bahsediyorum. Böyle bir ortamda yönetebilirler mi? Evet, utanmaları yok. Devam edebilirler. Ama meşruiyet sorunu yaratır. Biz parlamentercilik oynamayalım artık. CHP'sinden İyi Partisi'ne tüm muhalefet meclisi terk etmeli.

Şimdi meclisin yeniden toplanmasını istiyoruz.

Toplanmasına karşı mısın?

Hayır değilim ama seslendiğimiz insanlar zerre vicdan kırıntısı taşımıyor. Taşısalar açlık, yoksulluk nedeniyle intihar eden anneler ve babalardan utanırlar.

Yeniden görüşülmesinin bir faydası yok mu?

Ben görüşülmesin demiyorum. Ama sonuç almayacağız. Çünkü karşımıza AYM kararına uymayacağını belirten biri var.

Kürsü hakkını kullanan vekile saldıranlara sahip çıkan bir cumhurbaşkanı var. Neyi tartışıyoruz? Türkiye’nin ihtiyacı, bir an önce seçime gitmek.

Editör: Batuhan Yavuz