34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
3373672฿%-1.11892
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da içme suyu, atık su ve yağmur suyu hizmetlerinin 2053 yılına kadar sürdürülebilir bir şekilde yürütülmesini sağlayacak kısa, orta ve uzun dönem politikalarının paylaşıldığı İSKİ İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Planı tanıtım toplantısında açıklamalarda bulundu. İktidarın hayata geçirmek istediği Kanal İstanbul projesi ile ilgili konuştu.
Başkan İmamoğlu şu ifadeleri kullandı;
“Bizim projeksiyonumuz, 21 milyonu aşan bir nüfusa göre 2053 yılını planlamak. Bunun içinde ne var? İstanbul’un şu anki mevcut gelişimi var. Ama bunun içinde Kanal İstanbul belası yok. İstanbul’a bu tür saplanan hançerler, İstanbul’un geleceğini ne yazık ki tehdit eder”
“2023-2053 İçme Suyu ve Kanalizasyon Master Planı çok kıymetlidir. Ama bir kıymetli olan şey de şu: Bu master plana ne kadar sadık kalınacağı.
Bazı meseleleri unuttukça, şehirlerin ve ülkelerin geleceği asla ve asla teminat altında olamaz. Yöneticiler, halka verdikleri sözlerin bedelini ödeyebilirlerse vatandaşı kandıramazlar, vatandaşa yanlış yapamazlar. Ama maalesef bunlar dönem dönem yapılıyor ve yapılan ağır bedeller, yine vatandaşa ödetiliyor. Bir örnek vermek gerekirse; Melen Barajı, önemli bir meseledir. Melen Barajı, ‘2053’te bu şehrin yüzde 50’nin üzerindeki su tüketimini sağlayacak kaynak’ olarak tariflenmiştir. Melen Barajı, bulunduğu havza itibariyle, yağışı yoğun olan ve ta 1989 yılında atılmış bir adımla, bugüne kadar gelmiş bir süreci içeren, bir dönemi içeren bir çalışmadır. Bu çalışma, temeli atıldığı anda, 2016 yılında günü ve saati verilerek, ‘Açılışı yapılacak’ diye bir taahhütte bulunulmuştur. Ve dün gibi hatırlıyorum: 2019 yılında, ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayıyken, Sayın Cumhurbaşkanımız meydanlarda, ‘2071’e kadar İstanbul’un su sorununu çözdük’ demiştir. Çünkü muhtemelen Melen Barajı’nın bittiğini düşünmüştür.
Göreve gelir gelmez, Melen Barajı’yla ilgili brifing, İSKİ’den istediğim ilk toplantılarından birisidir. Çünkü bazı ihbarlar ve tespitleri, bir kısım teknik insanlardan almıştım. Ve ne yazık ki acı bir faturayla karşı karşıya kaldık. Melen’i ziyarete gittim. Hatta Melen’e alınmamamız konusunda birtakım tedbirler alınmıştı. Ziyaretimiz engellenmeye çalışılmıştı.
Gittiğimizde üzülerek gördük ki, Melen Barajı, 2053’te İstanbul’un yüzde 50 su ihtiyacını karşılayacak baraj, gövdesi yapılmış ama gövdesinde çok derin çatlaklarla bitirilemez ve su depolanamaz haldeydi. Bu şekilde gördüğümüz Melen, bizi derinden üzmüştür, benim içimi yakmıştır. Ben, Sayın Cumhurbaşkanı’ndan daha fazla üzüldüğümü iddia ediyorum.
Bizim projeksiyonumuz, 21 milyonu aşan bir nüfusa göre 2053 yılın planlamak. Bunun içinde ne var? İstanbul’un şu anki mevcut gelişimi var. Ama bunun içinde Kanal İstanbul belası yok, Kanal İstanbul diye bir kavram yok. Mesela az önce bahsettiğim Avrupa yakasındaki temel su ihtiyacının ne kadar yüksek olduğu oranından bakışla, Sazlıdere yok edilemez. Kanal İstanbul, Sazlıdere Barajı’nı yok eden bir kavram.
Bütün su altyapısını, bütün su taşkın meselelerini, bütün yeraltı suyu dengelerini altüst eden bir Kanal İstanbul meselesi, İstanbul’un geleceğinde olamaz; olmamalı. İstanbul’un böyle bir ihtiyacı yok. Dünyanın en hassas, en narin denizlerinden birisi olan Marmara Denizi’nin olduğu bir yerde; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı, Karadeniz doğa dengesinin var olduğu bir coğrafyadaki İstanbul’da, Kanal İstanbul diye bir şey konuşulamaz; tartışılamaz. Bu bir siyasi mesele değil. Hırs için, para kaynağı oluşturmak için, sadece ve sadece geleceği kötüleştiren, bugünün ihtiyaçlarını tamamen ötesinde bir bakış açısı için İstanbul’a bu tür saplanan hançerler, İstanbul’un geleceğini ne yazık ki tehdit eder.
Bazı şeyleri siyasetin dışına itelim. Deprem öyle bir mesele, su öyle bir mesele. Mesela ulaşım, böyle bir kentte öyle bir mesele. Yani biz suyun tarifesini, siyasi bir mesele olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde ele alamayız. Suyun bir maliyeti var, suyun bir yatırım bedeli var. Onları üstüne koyup, tarife üretmek zorundasınız.
Siyasi görüşlerin hiçbir önemi yok. Siyaset üstü bakmak, meseleyi böyle bir yere konumlandırmak… O zaman işte biz master planlara saygıyla bakan yönetici de oluruz.
Dünyanın önündeki en büyük tehdit, diye tariflenen iklim krizi ve iklim kriziyle mücadele, -bu tabii aynı zamanda bir çevre krizi, yaşam krizi, yaşamsal sorun- bugün dünyada, insanların göçünü tetikleyen en önemli meselelerden biri. Altyapısına baktığımızda her ne kadar savaş, bir kısım uyuşmazlıklar, ülke içindeki bir kısım toplumsal çatışmalar diye görsek de aslında temelinde iklim kriziyle ilgili bir duygunun yattığını da tespit etmekte zorlanmayız. Bu giderek daha da büyüyecek. O bakımdan, dünyanın bu temel meselesine, yine insanlık adına bakabilmeli ve bu işin, bırakın siyaset üstü meseleyi, devletler üstü bir mesele olduğunu tespit edebilmeli ve ona göre, tabiri caizse, ayağımızı denk almalıyız. Aksi takdirde, doya doya yaşamaya gayret ettiğimiz ve zorlandığımız bu dünyanın yarınlarında, çocuklarımız bize beddua ederler. Ve bize kızmanın ötesinde, gerçekten bizi yok sayarlar.
İstanbul’un bugünü ve güzel yarınları için hizmet etmenin gururunu, onurunu bütün yol arkadaşlarımla yaşıyorum. İSKİ’de çalışan bütün yol arkadaşlarımla yaşıyorum, siyasi yol arkadaşlarımla yaşıyorum. Umut ederiz ki, bu onuru hep birlikte yaşamaya devam ederiz.”
Nevşin Mengü'den dikkat çeken değerlendirme: Akşener Cumhur İttifakına destek mi verecek?