34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
3370839฿%-1.66736
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Millet Kütüphanesi Anadolu Salonu’nda düzenlenen “Yüzyıllık Emanet Kızılay Esir Mektupları Sergisi”nin açılış programına katıldı.
Sergi vesilesiyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde davetlilerle bir araya gelmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Emine Erdoğan, her karış toprağı cephe haline gelmiş vatanı, kadını ve erkeğiyle yedi düvele karşı topyekun savaşarak işgalden kurtarmış bir milletin evlatları olarak Cumhuriyet’in 100. yılını kutladı.
Özgürlük ve bağımsızlık için büyük bedeller ödemiş olmanın verdiği güvenle, daha nice yüzyıllar, birlik ve beraberliği sürdüreceklerini dile getiren Emine Erdoğan, Mete Han’dan bu yana 2 bin yılı aşkın zamandır cesareti ve adaletiyle nam salmış bir orduya sahip olmanın kıvancını taşıdıklarını kaydetti.
Emine Erdoğan, “Askerimizin savaşırken gözettiği hukuku, barışta tesis edememiş devletlerle çevrili bir coğrafyada, her şeye rağmen bir istikrar adası olarak varlığımızı sürdürüyoruz. Bu nedenle, gönül coğrafyamızda, Türkiye’nin varlığı ve kıymeti, her geçen gün daha iyi anlaşılıyor. Bölgemizde barışı tesis etmek için seferber olduğumuz bir dönemde Millî Mücadele destanımızı bu anlamlı sergiyle hatırlatan Kızılaya teşekkür etmek istiyorum.” diye konuştu.
Türk Kızılay’ın 1868’den bu yana dünyanın dört bir yanına umut götürdüğünü ifade eden Erdoğan, Kızılayın aslında “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” olarak kurulduğunu anımsattı.
Emine Erdoğan, yıllarca süren savaşlarda esir alınan asker ve sivillerin kimlikleri ve yerlerinin belirlenmesinden beslenme ve sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasına dek pek çok hizmetin Kızılay tarafından yerine getirildiğini bildirdi.
Emine Erdoğan, ulaşım ve iletişim olanaklarının çok sınırlı olduğu bir çağda, mektuplar, umutlar, elde dikilmiş giysiler, kurutulmuş yiyecekler ve nakit paraların, kıtaları aşarak sahiplerine ulaştırıldığına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“21. yüzyılda ise insanlığın gözü önünde Gazze’nin bütün dünya ile iletişimi kesilmiş bulunuyor. Hastaneler, ambulanslar, Kızılay’ın, Kızılhaç’ın depoları, mabetler, okullar hedef alınıyor. Yardım tırları sınırlarda bekletiliyor, sular ve enerji kesiliyor, sahra hastanesine dönüştürdüğümüz gemilerimizin kıyıya yanaşıp tedavi hizmeti götürmesi engelleniyor. Yeryüzünün daha önce hiç görmediği bir vahşet sergileniyor ki savaş demek bile mümkün değil. Yüksek teknolojiyle donatılmış İsrail ordusu, sistematik şekilde sivillere, özellikle çocuklara saldırarak bir milleti tarihten silmeye çalışıyor. Uluslararası hukuka aykırı olarak kitle imha silahları masum yavrulara doğrultuluyor. İnsanı insan yapan değerler kaybediliyor. Uluslararası hukuk çiğneniyor.”
Şair Mehmet Akif’in “ta’una da züldür bu rezil istila” dizeleriyle ifade ettiği gibi günlerden geçildiğine dikkati çeken Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu süreçte, ecdadımız gibi bizim de meselemiz toprak değil. Bizim meselemiz, daima insan hakları ve izzet meselesi olmuştur. Vaktiyle fethedilmiş gönülleri yıkmama, acılarına sessiz ve seyirci kalmama meselesi. Meselemiz, bu dünyadan zulmü alkışlayarak mı, mazluma yoldaş olarak mı gideceğimiz meselesidir. Ecdadımız gibi bizim de Gazze’de, Ukrayna’da, Kudüs’te, Yemen’de, Bağdat’ta, Halep’te, Şam’da akan kanın dinmesinden başka hedefimiz yoktur. Gazze ya da Yemen, Somali, Kudüs, Arakan, hiçbir yerde mazlumların katledilmesine, çocukların, kadınların, yaşlıların üzerine kurşunlar, bombalar yağmasına gönlümüz razı gelmiyor. Bu yüzden dünyanın bütün mazlumlarını emanet addediyoruz ve kalıcı barışı tesis etmek için seferber oluyoruz.”
Bütün millet adına bu onurlu rütbeyi kıyamete kadar taşıyacak şehitleri, salonda bulunan yakınları huzurunda saygı ve minnetle andığını belirten Emine Erdoğan, “Şehit olursam ağlama anne.” diyerek ardına bakmadan cepheye giden evlatlar yetiştiren, evladını kaybettiğinde “Vatan sağ olsun.” diyebilen bütün anne, babaları ve gazileri saygıyla selamladı.
Koç erkeği Yengeç kadını uyumu nasıldır?