34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
3386207฿%-1.01871
AK Parti’nin kurucuları arasında yer alan, 58, 59 ve 60. Hükümet döneminde Kültür ve Turizm, Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüten Hüseyin Çelik, Elips TV’ye konuk oldu. Halen AK Parti’de Üst Kurul Delegesi olarak görevi bulunan Hüseyin Çelik, Ömer Şahin’in moderatörlüğünü yaptığı ‘Portreler’ programında ‘soruları cevapladı. 14 Mayıs seçimlerine ilişkin de konuşan AK Partili Hüseyin Çelik, yeni kitabı ‘Sultan Abdülhamid’i neden yazdığını ve Sultan Abdülhamid ile ilgili bilinmeyenleri anlattı.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin ilk turda bitmeyeceğini söyleyen Eski Bakan Hüseyin Çelik, “Seçimin ilk turda biteceğinin kanaatinde değilim. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun birbirine yakın oylar alacağını düşünüyorum. İkinci turda milletvekilliği konusunda ağırlık kimde ise o taraf seçimin galibi olacak ve diğer taraf kaybetmiş olmanın moral bozukluğu ile ikinci tura gitmiş olacak. Dolayısıyla birinci turdaki milletvekilliği seçimi ikinci turdaki cumhurbaşkanlığı seçimini büyük çapta belirtecektir.” diye konuştu.
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “İster bugünkü hükümetimiz, ister Çin ve isterse Rus hükümeti olsun, eğer bugünkü bireysel hak ve özgürlükleri kamil anlamda yaşatmıyorsa, eğer bir ülkede bireysel hak ve özgürlükler, hukuk devleti, demokrasi, adalet, ifade özgürlüğü, bireysel saygı yoksa sizin yaptığınız yollar ve köprüler kusura bakmayın beş para etmez.” dedi.
TRT’de yayımlanan Payitaht Abdülhamid dizisi hakkında konuşan Çelik, dizinin yapımcılar tarafından gereksiz bir şekilde uzatıldığını ve TRT’nin vatandaşın paralarıyla yalan bilgi yaydığını söyledi. Çelik, muhafazakâr camianın Kemalizme bir çeşit reaksiyon olarak Hamidizmi ortaya çıkardığını belirtti. Geçmişe tapmanın yanlış olduğunu dile getiren Çelik, Mustafa Kemal’in sevap hanesi olduğu kadar günah ve yanlış hanesinin olduğunu vurguladı. Çelik, “AK Parti kitlesi içerisinde de muhafazakâr bir Kemalizm’e kayan bir hayli insan var.” ifadesini kullandı.
Eski Bakan Çelik, şunları söyledi:
Hayır şöyle, mesela Yavuz Sultan Selim’in ve Kanun-i Sultan Süleyman’ın islamcılık yapması söz konusu muydu? Hayır. Çünkü bütün dünyadaki Müslümanlar onların eline bakıyor. Güçlüydüler fakat bu hilafet politikası ve İslamcılık politikası zayıflamış, çökmeye yüz tutan Osmanlı devletinin ideolojisidir. Çünkü Osmanlı devleti dışındaki bütün Müslümanlar İran’ı hariç tutarsanız esaret altındadır. Ya İngilizlerin, ya Hollandalıların, ya Fransızların bir şekilde esareti altındadır. Bu esaret altındaki insanları Sultan Abdülhamid, diğer ülkelere karşı bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Yani menfaate dayalı bir politikadır. Sultan Abdülhamid’in hilafet politikası içten, samimi bir politika olarak görülmemelidir. İslamcılıkla Müslümanlık farklı şeylerdir. Dindarlıkla dincilik farklı şeylerdir. Halifeler, dini kullanmışlardır. Abdülhamid’de bunu en iyi yapanlardan biridir. Dini siyasete Âlet etme konusunda Sultan Abdülhamid’in eline kimse su dökemez.
Abdülhamid için yerli ve milli bir profil çizmiyorsunuz?
Çünkü hiç değil. Sultan Abdülhamid Türk müziğinden nefret eder. Bütün çocuklarına batı müziği eğitimi aldırmıştır. Sultan Abdülhamid zamanında kaybettiğimiz topraklar bugünkü Türkiye’nin 2 katından biraz fazladır. 1 miyon 600 km’dir. Ali Suavi kitabının arkasında, hem İngiliz arşivindeki belgeler hem de Sultan Abdülhamid’in kendi lâyihası var. Abdülhamid bundan dolayı pişman oldu.
Genellikle içerde baskı oluşturanlar, sansür oluşturanlar, insanların konuşma ve düşüncelerini ifade etme özgürlüğünü kısıtlayanların hepsi yedi düvel üzerimize geliyor sizde parazit çıkarmayın şeklinde iddialara sahipler. O zaman birini sürdükleri zaman sebebi sorulduğunda has-bel icab deniliyor. Bugün bunlar yapıldığı zaman görülen lüzum üzerine. Keyfiliğin adı görülen lüzum üzerinedir. İnsanların sınırlandırılmış bir ömrü var, devletlerin de sınırlandırılmış bir ömrü var. Eğer senin vatandaşının özgürlüğü yoksa, mutlu değilse, büyük bir vatan hasreti içinde değilse ve her şeyden önce onurlu bir vatandaş olarak hayatına devam etmiyorsa devlet ne ifade eder. Eski komünist ülkelerde devlet esaslıdır. Vatandaşın hakkı devlet için feda edilirdi. Demokrasilerde birey, devlet karşısında korunur. Anayasalar vatandaşın hakkını öncelik alır. Sultan Abdülhamid döneminde farklı şimdi farklı bir isimedir fakat o günle mantık arasındaki bugünkü mantık arasında bir fark yoktur.
Bugün için söylüyorum. Bir vatandaşa mikrofon uzatıldığı zaman cümlenin başında ‘isterse beni hapse atsınlar’ diyorsa o ülkede sıkıntı vardır. Sultan Abdülhamid zamanında da bu böyleydi. Osmanlı devletinin yaptığı bütün borçlanmaların yüzde 20si Sultan Abdülhamid dönemindedir. 1881’de Abdülhamid Düyun-ı Umumiye karanamesini yayınlıyor.
Osmanlı 41 kere borçlanma yapmıştır bunun 20’si Sultan Abdülhamit döneminde yapılmıştır. Sultan Abdülhamit ben bu borçları ödeyemem derdi. Devlet resmen ekonomik olarak iflas etmiştir. Alacaklı devletlerle anlaşma yaparak Muharrem Kararnamesi imzalamıştır. Bu kararname bugünkü IMF’nin Türkiye’ye dayattığı şartlardan 20 kat daha ağırdır. Osmanlı gelirlerinin yüzde 37’sine el konuldu. Ekonomimizi fiilen idare etmeye başladılar.
Güzel şeylere gelelim; Sultan Abdülhamit en çok yol yapan, en çok hükümet konağı yapan, en çok okul yapan, en çok hastane ve demiryolu yapan padişahtır, hakkını teslim etmek lazım. İster bugünkü hükümetimiz, ister Çin ve isterse Rus hükümeti olsun, eğer bugünkü bireysel hak ve özgürlükleri kamil anlamda yaşatmıyorsa, olması gerektiği gibi yaşatmıyorsa, eğer bir ülkede bireysel hak ve özgürlükler yoksa hukuk devleti, demokrasi, adalet yoksa düşünceyi ifade etme özgürlüğü yoksa bireysel saygı yoksa ötekine saygı yoksa sizin yaptığınız yollar ve köprüler kusura bakmayın beş para etmez. Dünyanın en büyük yollarını, havaalanını, oto yollarını Çin yapıyor ama Çin dünyanın en iğrenç ülkesidir, kimse kusura bakmasın. Varsayın ekonomi gül gülistan, süt liman. Sen benim midemi doyuruyorsun ama aklımla alay ediyorsun, vicdanımı taciz ediyorsun kusura bakma orada yaşanmaz.
Sultan Abdülhamit bütün o borçlara rağmen en çok demiryolu yapan padişahtır ama Sultan Abdülhamit dönemi bir istibdat dönemidir, kimse kendini aldatmasın. Mehmet Akif Ersoy, Abdülhamit’e karşıdır. Bugünkü bazı İslamcılar, fesli arkadaşın izinden gidenler Mehmet Akif’e küfrediyor. Eski Meclis başkanlarımızdan birisine Mehmet Akif Ersoy’un torunu ziyarete gidiyor. ‘Senin deden cennet mekan ulu hakana nasıl karşı çıkar’ diyerek hesap soruluyor kendisinden. İnsan şoke oluyor. Yaşlı başlı saygı duyduğum bir insan ama böyle bir gaf da yapabiliyor.
Hiçbir dönem bire bir aynı değildir ama o dönem yapılan yanlışlar eğer bugün de devam ediyorsa, o gün yanlış dediğimize bugün doğru diyemeyiz. Bir memlekette basın özgürlüğü olmazsa olmaz olmalıdır. Bana en büyük haksızlığı basın yapmıştır ama kusura bakmayın bir memlekette basın sadece iktidarın yalakası haline gelirse, iktidara sözlü rüşvet verirse, muktedir olan iktidar mensupları da onları ihsanlara boğarsa, al gülüm ver gülüm yaşanırsa, burada basın özgürlüğü olmaz. Bugünkü basına baktığımızda gazetecilikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, gazeteci dememeye bin şahit olan adamlar en iyi köşelerde ve en iyi şekilde yaşıyorsa bunun neyle izah edebiliriz. Bunun Türkçesi budur.
Bir adama aşk derecesinde bağlı olduğun zaman nerede duracağın belli olmaz. Birisi diyor ki ‘ayakkabısının altını yalarım’ birisi diyor ki ‘elini sıkmak ibadettir’ diğeri diyor ki ‘peygamber gelse onun kadar oy alamaz’ bu edepsizliktir. Bunu söyleyen adamlar, terbiyesiz, edepsizdir. Netice itibariyle bir siyasetçiden bahsediyoruz. Tayyip Erdoğan’ın bu memlekete yaptığı maddi kalkınmayı görmeyenler kördür. Birisi AK Parti hükümetlerinin yaptığı okulları, hastaneleri, hızlı trenleri yok sayıyorsa o kişi kördür. Ben bu hükümetlerin içerisinde yer aldım. Yiğidi öldür hakkını ver. Bunlar olumlu taraflardır. Benim kalemimden çıkmıştır, AK Parti’nin varlık sebebi olarak bunu ifade ettik; Cumhuriyet binlerce yıllık tarihimiz içerisinde elde ettiğimiz kazançların en büyüklerinden birisidir. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak varlık sebebimizdir.
Eğer birisine ‘Türkiye hukuk devletinden çıktı’ dediğinizde size; biz İHA, SİHA ve TOGG yaptık diye cevap veriyorsa bu kaçamak bir cevaptır. Bu matematik sorusuna coğrafya ile cevap vermektir. Düşünce özgürlüğü yok diyorsun; şehir hastanelerini görmüyor musun? Diyor. Sansür var diyorsun; duble yolları görmüyor musun diyor. Bu kaçamaktır. Asıl mesele adalettir, bir memlekette eğer adalet yoksa, adaletsizlik hayata hakim olmuşsa, orada ne yaparsanız yapın bir anlamı yoktur. Eğer adaletin gücü yoksa ki bu ülkede adaletin gücü yoktur. Gücün adaleti vardır demektir. Gücün adaleti de her zaman zalimdir. Adalet bozulduysa tuz kokmuştur demektir. Sultan Abdülhamit döneminde de adalet yoktu, baskı vardı, sürgün vardı.
Meclisten çıkan kanunlar çerçevesinde ittifaklar kurulmuşsa biz bunlara neden itiraz ediyoruz ya da yakıştırmalar yapıyoruz. Biz onları beğenmeyiz, biz onları eleştiririz biz onların hatalarını ortaya koyabiliriz ama birisine PKK’lı, birisine FETÖ’cü, diğerine vatan haini diyoruz. Biz seçime gidiyoruz kardeşim savaşa gitmiyoruz. Avrupa’da seçime gidildiğinde herkes kendi tezini ortaya koyar, vatandaş ariftir, size oy verir gelir iktidar olursunuz, vermez muhalefet olursunuz. Bu meseleyi bu kadar dramatik hale getirmenin anlamı yok. İrtifaları şer ittifakı, zillet İttifakı, yok bunlar dış güçlerin emrinde, yok bunlar vatan haini şeklinde nitelendirmek doğru değil. Eğer muhalefet de iktidara bu yakıştırmalarda bulunuyorsa o da halt ediyor demektir.
Sizce AK Parti tarihin en zor seçimine mi giriyor?
AK Parti’nin bundan önceki seçimlerde en büyük kozu ekonominin iyi olmasıydı. Bu dönem ekonominin iyi olmadığını sağır sultan da biliyor. Ekonomi çok kötü, soğan 30 lira olmuş. Gündüz ortasında gözünü kapatan sadece kendine gece yapmış olur. AK Parti’nin sosyal devlet uygulamalarını kimse yabana atmasın. Eğer bugün sosyal patlamalar olmuyorsa o sosyal devlet uygulamaları sayesindedir ama bu yetmiyor artık. Ekonomi kötü, demokrasi hanemiz iyi değil, hukuk devleti açısından birçok sıkıntımız var. İnsanlar ‘isterse beni içeri atsınlar’ diye söze başlıyorlar. Basının durumu ortada. Dolayısıyla AK Parti’nin meramını bu dönemde topluma anlatması biraz daha zor gibi görünüyor.
Her iki tarafta da hakkettiği halde listelere girmeyen, hakketmediği halde listelerde yer alan adaylar var. Bu bugüne mahsus değil, geçmişte de var olan bir şey. Seçimin ilk turda biteceğinin kanaatinde değilim. Sayın Erdoğan ve Sayın Kılıçdaroğlu’nun birbirine yakın oylar alacağını düşünüyorum. İkinci turda milletvekilliği konusunda ağırlık kimde ise o taraf seçimin galibi olacak ve diğer taraf kaybetmiş olmanın moral bozukluğu ile ikinci tura gitmiş olacak. Dolayısıyla birinci turdaki milletvekilliği seçimi ikinci turdaki cumhurbaşkanlığı seçimini büyük çapta belirtecektir. Seçimi savaş ile karıştırmayalım. Herkesin seçime sayılı günler kala baltalarını bileyerek beklemesi, bizim hala üçüncü bir dünya ülkesi olduğumuzu gösteriyor.
Metin Akpınar Muharrem İnce'ye fena yüklendi: Normal insan bunu söylemez