34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
3375501฿%-1.83234
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ile birlikte Samsun’da Olgunlaşma Enstitüsü Kültür Sanat Merkezi açılışına katıldı. Burada konuşma yapan Bakan Özer, eğitim alanında son 20 yılda yapılan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Samsun’da olmaktan mutlu olduğunu dile getiren Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “Bakanımız Mehmet Muş da Samsun’da. Gerçekten çok hızlı bir şekilde ülkemizin ticari kapasitesinin artmasındaki engelleri birer birer aşan kıymetli bakanımızın bulunmuş olduğu şehirde bir açılış yapmak bana ayrı bir keyif veriyor. Ben inanıyorum ki bakanımla Samsun çok büyük bir ekonomik kalkınmaya, sadece ekonomik anlamda da değil, üretimde, kültürde, sanatta, diğer alanlarda da çok büyük bir hamleye tanıklık edecek. Biz de Ordu’dan kendisine merhaba diyeceğiz ama tatlı bir rekabet içerisinde olacağız. Birbirimize destek olacağız. Karadeniz’in sahilinde inşallah Samsun’da, Ordu’da, Trabzon’da kıymetli bakanlarımızla birlikte farklı bir renk, farklı bir iklimle ülkemizi kalkındırmak, daha güçlü kılmak için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz” dedi.
“2000’lerde 300 bin olan derslik sayısı 857 bine çıktı”
Derslik sayısında çok önemli bir artışa gittiklerinin altını çizen Bakan Mahmut Özer, “Türkiye son 20 yıl içerisinde eğitim de gerçekten devrimsel bir dönüşüme tanıklık etti. Eğitim olmazsa üretim olmaz. Eğitim olmazsa geçmişten geleceğe iddialı bir şekilde yolda yürümek mümkün olmaz. Eğitim olmazsa, sanat olmaz, eğitim olmazsa hiçbir şey olmaz. Onun için bugün rekabet etmiş olduğumuz ülkeler 2. Dünya Savaşı’ndan sonra eğitimde okullaşma oranlarını arttırmak için yani tüm eğitim kademelerinde çocuklarını, gençlerini eğitimle buluşturmak için devasa yatırımlar yaptılar. Okullaşma oranlarını yüzde 100’lere ulaştırdılar. 2000’li yıllara geldiğimiz zaman Türkiye’de eğitimin manzarası çok kötüydü. Bugün şaka gibi geliyor. 2000’li yıllarda 5 yaşındaki okullaşma oranı yüzde 11’di. Okul öncesi eğitimde 100 çocuktan sadece 11 tanesi okuldaydı. 89 tanesi dışarıdaydı. O eğitim alanlar da sosyoekonomik seviyesi güçlü olan ailelerdi. Yani garibanlar, eğitime erişimle ilgili dezavantajları olanlar, eğitime erişemiyordu. Ortaöğretimde yani lisede okullaşma oranı sadece yüzde 44’tü. Yani lise çağı nüfusunun 100 gencimizin 56 tanesi liseye devam edemiyordu, kayıt dışıydı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranları yüzde 14’tü. Türkiye 2000’li yıllara gelirken beşeri sermayesini hoyratça kullanan, ona eğitim üzerinden gerekli değeri vermeyen bir ülke konumundaydı. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde eğitimle ilgili devasa bir seferberlik başlatıldı. Derslikler yapıldı. Okullar yapıldı. 2000’li yıllarda Türkiye’deki 81 ilde, 920 ilçedeki derslik sayısı sadece 300 bindi. Bugün 857 bin dersliği olan bir ülkeyiz” diye konuştu.
“Okullaşma oranları yüzde 100’e yanaştı”
AK Parti iktidarı öncesi çok altlarda olan okullaşma oranlarının yüzde 100’e kadar çıkarttıklarına değinen Milli Eğitim Bakanı Özer, “Bu okullaşma oranını artırmak için yapılan hamle eğitimin demokratikleştirilmesi hamlesi oldu. Yani eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamalar kaldırıldı. Bu ülkede başörtüsü yasağı vardı. Kadınlarımızın başörtüsü nedeniyle en temel anayasal hakkı olan eğitime erişim yasaklanmıştı. Yüksek öğretim kurumlarının önünde, ikna odalarında kadınlarımıza şiddet uygulanıyordu. Bugün kadına şiddetle ilgili konuşanlar o gün hiç konuşmuyordu. İmkanı olan kadınlarımız yurt dışlarına gidiyordu. Bugün beyin göçüyle ilgili konuşanlar da o gün konuşmuyordu. Beyin göçü var. Bu kadınlarımız niye kendi ülkelerinde eğitim alamıyor? Başka ülkelere gidiyor diye. Hiç gündem bile olmuyordu. Başka ne? Bu yasak kaldırıldı bu dönemde. Başka ne vardı? İmam hatip liselerinin ve meslek liselerinin yükseköğretime erişimini engelleyen bir yasa vardı. Bu yasa da 12 yıl uygulandı. 2012’de o da zorla kaldırılıyor. Danıştay iptal ediyor, tekrar değiştiriliyor, tekrar iptal ediliyor. Bugünlere öyle kolay gelinmedi. Bugün konuşuyorlar. ‘Tüm eğitim kademelerinde ücretsiz yemek vereceğiz’ diyorlar. Yani bunu başlatan zaten bu dönem. Bundan önce ücretsiz yemek diye bir şey yoktu. 1,8 milyon öğrenci ücretsiz yemek yiyordu. 6 Şubat’ta biz bunu 5 milyona çıkarttık. Okul öncesi eğitimdeki tüm çocuklarımıza, tüm yavrularımızı ücretsiz olarak yemek veriyoruz. Bu sosyal politikaların bugünkü maliyeti, son 20 yıldaki sosyal politikaların maliyeti 525 milyar TL. Neticede 5 yaştaki okullaşma oranı yüzde 11’den yüzde 99,86’ya çıktı. Ortaöğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 44’ten yüzde 99,17’ye çıktı. Yükseköğretimdeki net okullaşma oranı yüzde 14’ten yüzde 47’lere çıktı. Yani son 20 yıl bu ülkenin beşeri sermayesini en bereketli bir şekilde kullandığı bir döneme tekabül etti. Bunun iki tane kazananı vardı. Birincisi garibanlar. Hani o Türkiye Yüzyılı şarkısında ‘Mazlumlar söylesin şarkılarını’ diyor ya, mazlumlar şarkılarını söyledi bu dönemde. İkincisi de kadınlar oldu. Ortaöğretimdeki kızlarımızın okullaşma oranı ortalama yüzde 39’du. Şu anda yüzde 99’a yükseldi. Kız çocuklarının okullaşmalarını, kadınların okullaşma oranları ilk kez erkekleri geçti. Yükseköğretimde 2014’ten tarihinden itibaren kadınların okullaşma oranı erkekleri geçti” şeklinde konuştu.
Diyanet İşleri Başkanı Erbaş: 4-6 yaş Kur’an kursları büyük bir devrim