34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
20.381,00%1,12
3380350฿%-1.17094
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, FOX TV ekranlarında Doğan Şentürk, İlker Karagöz, Selçuk Tepeli, Tülay Önal Öçten ve Engin Yılmaz’ın sorularını yanıtladı.
Akşener konuşmasından öne çıkanlar şu şekilde:
Türkiye bu treni kaçırırsa vagonlarında sadece parlamenter sisteme dönüş mü kaçacak yoksa başka ne kaçacak?
En fazla da kadınlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak izne tabi olacak. Çünkü şartlar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey sistem yani özlem Sayın Erdoğan değil hep de örnek veriyorum yani sizin gibi.
İşte 5 kişisiniz.
Dürüst insanlar olduğunuzu biliyoruz. Kamuoyunun gözü önünde insanlarsınız, daha da dikkatlisiniz sizlerden birini. Bu sistemden oraya seçelim. Koyalım 6 ay sonra ya psikiyatrik bir durum ortaya çıkar ya da bambaşka bir insan tipi ortaya çıkar. Dolayısıyla bakın getirdim ben yanımda bir ayda sayın Erdoğan’ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair karar.
Şeyleri bunlar bak şeyde yayınlanmıştır. Bir aylık bir ay resmi gazetede evet bir aylık şimdi. Dolayısıyla inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık gibi yansıması gayreti içinde padişahım çok yaşa diyen bu daha az biraz daha olsun diyen bir insan kesimi. Yani öyle olur zaten o tür bir gücün üstünde oturan kişinin şimdi öyle olunca bakın bir günde bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti. Dediğim gibi özne Sayın Erdoğan değil. Burada bir başkası da olsa aynısı işte ne oldu böyle bir kararnameyle hop vazgeçildi böyle bir kararnameyle inanılmaz atamalar yapıldı.
Böyle bir kararnameyle sizi aldı öbürünü koydu falan filan şimdi bu. Yani hele meclise giren yani seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Sayın Erdoğan işte burada özne kendisi o kadar alıştı ki bu güce bu gücü bırakmamak için birisi de hata, kusur ve muhtemelen hukuksuzluk var. Şimdi bütün bunları bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için. Her yolu denedi. Pek çok işte Cumhur İttifakı’nı genişletti ve Kadının sahiplenmesi sahiplendi. Edilmesini tırnak için de öngören bunu söyleyen işte 4 maddenin değişmesiyle ilgili talebi olan bayrağın Türkiye bayrağı dönmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi de aldı.
Meclise getirdiği bakın yemin töreniyle ilgili bir problem oldu. Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim öncesinde yemin yapılsaydı, yemin töreni yapılsaydı Hüda Par’ın bir milletvekili bu yemini doğru bulmadığını ifade etmişti. Belki de etmeyecekti, bilmiyoruz. Sonuçta bak bundan kaçınmak için.
Ne yaptılar? Yemin törenini seçimden sonra evraklar yani ne demek istiyorum? Yasağın bol olduğu kaçırmanın çok olduğu 82 puan alsanız dahi. Eğer sizin AK Parti bünyesinde tanıdığınız yoksa ayınız dayınız yoksa 54 puanla yakınınız. Yakın arkadaşınız atandığı ama 82 puanı atanamadınız. Mülakatta eğlendiğiniz keyfi bir sistemin hukukun katledildiği yargının yok olduğu bir sistemin içinde nefes alamaz.
Önce kadınlar, gençler sonra sıra size gelir ama bütün bunları kaybederiz. Onun için de son bir daha 3 kere seçim kazanılmış. Yani bu sistem 3 kere seçim kazanmışsa bu sistemin sahipleri. Ondan sonra şey konuşamazsınız. Parlamenter sisteme dair bir seçim kampanyası yapamazsınız ama bu sefer özellikle partililere seslenmek isterim. Sayın Erdoğan çok sevenlere sayın Erdoğan’ın son dönemi. Şimdi öyle komik bir şey ki bu. Burada da artık öfkenin katlime yani kat ve kat arttığı. Yumuşak davranmak kalksa onu seçenlerin onun üzerine hücum edeceği bir alan birikecek ve sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Yani buradan seçecek başkan da ya Türk işi Türkiye’ye dair partide Cumhurbaşkanı bu yetkileri böyle keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak. Benim demem o ki özellikle partili seçmenler Sayın Erdoğan çok sevenler. Bu seçimde sayın Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden birbirimize karşı şu hareketleri yapmaktan vazgeçelim, Türkiye cumhuriyetinin kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü. Yargının bağımsızlığı aldığı kadınlarla ilgili söylüyorum, en çok biz nefes alamıyoruz çünkü.
“DENGE VE DENETLEME”
Bu noktada bununla ilgili siz hep diyorsunuz ki “denge ve denetleme için meclis çoğunluğu şu anda Cumhur İttifakı’nda Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı olduğu vakit denge her 2 kanat, yani yürütme yasama hem birbirini dengeleyecek.
Bunu söylüyorsunuz, hem birbirini daha fazla kontrol edecek. Böyle bir ideal sistem oluşacak diyorsunuz.
Şimdi hem Hüda Par hem yeniden refah partisi 6.284 sayılı kadını koruyan. Kanunla ilgili belli ki bir girişimde bulunacaklar. Şimdi mecliste böyle bir yasa çıkarsa Cumhurbaşkanı Sayın Kılıçdaroğlu olursa bu sistem nasıl işler?
Bunu bize bir bu örnek üzerinden anlatabilir misin?
Hemen hızlıca bakın. Ben şimdi bugün uçtaki şeyleri çıkarttım. Meclis Cumhur İttifakı’na dair şey de Cumhurbaşkanı da Millet İttifakı’nın adayı Sayın Kılıçdaroğlu olursa hiçbir iş yapılamaz iddiasının karşılığı cumhurbaşkanının tek başına yapabilecektir. Şu anda yapılıyor bunlar işte onun için uzlaşmayı getirecek tüm yürütme yetkisi tek başına cumhurbaşkanında. Yürütme yetkisinin tamamı tek başına cumhurbaşkanındadır. Bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir. Atama yetkileri tamamı cumhurbaşkanında bir sürü şey var saymıyorum. Bütçe bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunuyor ama Türkiye Büyük Millet meclisi değiştirmede son söz hakkı. Buna sahip değil, dış politika Cumhurbaşkanı belirleyici tüm büyükelçi o atıyor. Milli güvenlik konusunda Cumhurbaşkanı belirleyici bütün planları, programları o yapıyor, onaylıyor. Denetim yetkiyle israf ve yolsuzlukla etkin mücadelede tamamen cumhurbaşkanının yetkisi altında.
Sayın Erdoğan faiz sebep enflasyon sonuçtur diyor. Biz 5 senedir bu tarif üzerinden canımıza okunmuş durumda. Hem işverenin hem iş görenin canına okunmuş durumda. Velhasıldı, kelam bakın, üretimden tutun tayinleri terfileri, göçe tarıma tarım sektörüne kadar ne vardıysa cumhurbaşkanının tek başına imza yetkisine atama yetkisine karar verme yetkisine sahip. Şimdi bu çok tuhaf bir yetki dedim. Diyorum ki ben anne sizi t’den söyleyeyim. Cumhur İttifakı meclisi aldı, 360 la almadı, 323 aldı.
Kanun vesaire gibi konuları zaten meclisin işlevi yok ama işlevli hale işlevsel hale getirebilmenin yolu zaten el ele tutuşup bu yetkilere sahip cumhurbaşkanının eğer Sayın Kılıçdaroğlu olursa ki. Olacağına inanıyorum. Ben seçildiği andan itibaren meclisin tümünün yan yana gelişiyle ben parlamenter sisteme geçileceğini güçlendirmiş, parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum. Çünkü bu denge ve denetleme mekanizması Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.
Yani buradaki güç sebebiyle biz de o sözle geldiğimiz için Sayın Kılıçdaroğlu da buradan ben vazgeçtim, oynamıyorum diyemez demez şimdi o öyle. AK Parti birinci parti hükümeti AK Parti kurabilir. Tabii birinci parti olabilir ama biliyorsunuz tek başına kuramıyor. Dolayısıyla Türkiye bir koalisyonlar şimdi bu 2 hani koalisyonlar bitsin diye yapılmıştı. Ya cumhur ittifakı millet ittifakı neticede yani çok küçücük partiler bile şu anda. Aman yani büyük bir itibar ve istek ve de talep görüyorsa bir puana 05 puana bağlı olunduğu için şu anda öyle tabii hala. Dolayısıyla şu andan bahsediyorum.
Dolayısıyla halbuki koalisyonlar büyük partiler yan yana gelir, bir ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı yöne yani yürütmeyi alır yönetirdi.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin. Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var. Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma var.
Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.
Sakıncaları veya zorluklarıyla ilgili bir kanaat var.
Dolayısıyla da bu da %60 ila 70 arasında bir işte karşı olunduğuna dair pek çok araştırma çıktık. Gördük e bir yandan pek çok ekonomik sıkıntı var, insanlar bunu yaşıyor.
Bir yandan bu bahsettiğiniz ben Hüda PAR’dan onun dışında başka unsurlara kadar. Evet, sığınmacılara kadar efendim birçok başka mesele var fakat birinci tur. bildiğimiz neticeleri ile tamamlandı. Bir bunun nedeni ne ikinci turdan önce. orada anlatılamayan ne anlatılabilirdi şimdi muhtemelen bakın ben önce samimiyetle bir şey itiraf edeyim. Biz işte 45 miting yaptık, organik mitingler yaptık. Hani illa kalabalık olsun dan ziyade biz kendi seçmenimiz izi ile sayın Kılıçdaroğlu’na. Oy vermeye onun adına çalışmaya sevk etmek amaçlı onları motive etmek amaçlı Cumhuriyet Halk Partisi’nden insan talebinde bulunmadık.
Organik mitingler oldu. Şimdi bu 45 mitingin önemli bir kısmını da sayın Mansur Yavaş beyefendiyle katıldık. Biz şimdi bu alkışların. Artmasını gördüm. Ben ilk mitingimizde hep iç Anadolu. Doğu Anadolu üzerinde gittiğimiz bir başlangıç öyleydi. Yani üçte ikisi alkışlarken işte bir oy, Kemal’e bir oy Merale dediğimde ya da işte 13 Cumhurbaşkanımız Sayın Kılıçdaroğlu dediğimde üçte ikisi iken sonra üçte üçü. Alkışlamaya başladı. Çok büyük bir coşku oluştu. Son bir haftada müthiş bir şey oldu.
Yani heyecandan bahsediyorum. Ben bunu Erzurum’daki hadiseye bağladım. Bakın o kadar tecrübeli bir insanım ama insan heyecana kapılıyor muş Erzurum’da o çocukların taşlanması, yüzlerinin kanaması, kadınların hali.
Bir vicdan oluşturdu. Gördüm ben ve birinci turda pek çok insanın iddiaya girdim. Hayatta yapmayacağım iştir ha bire elbise alayım. Sonuç itibariyle tabi tabi birinci turda alınacağına Allah şahittir.
Samimiyetle inandığım şimdi alınamayınca. önce tabii ne oldu ya bakıyorsunuz sonra şeye baktım nedir bu konu diye tamamen yani bunu böyle izah ettikten sonra bir şey yapma hali yani düzeltme hali falan yok. Bunun içinde. Şimdi Sayın Erdoğan 49 nokta 52 almış 27.133.000.Seçme Sayın Kılıçdaroğlu %44 88 60 24.020 4.000.000 pardon, 595.000 seçmen şey de var.
Katılım oranı %87 geçersiz oy 1.000.037 kayıtlı seçmen 64.000.000 oy kullanan 55.000.830 56 diyelim Erdoğan’a oy veren seçmeni. Söyledik, şimdi potansiyel seçmen 12.000.000. Bunun sandığa gitmemiş olanı var. Evet, o bozuk çıktı şey geçersiz oy kullananlar var vesaire vesaire 12.000.416 470 yedide potansiyel seçmen var. Hem bizim için hem sayın Erdoğan’ın. Ve arkadaşları için ama bizim alabileceğimiz şey oy oranı yani dokunacağız insan sayısı 2 buçuk milyon. Şimdi böyle bakınca yani bize esasında bu sonuçları içinde karşılamamız lazım. Birinci tura inandığımız için muhtemelen böyle bir sarsıldık. Yani psikolojisini söylüyorum kendi adıma. Ama diğer taraftan ilk defa AK Parti 21 yılda 2.000 ikideki oy oranına döndü. %35 tabi Sayın Erdoğan da birinci turda kazanamadı. Şimdi bu bir artık referandum haline dönüyor.
Demin konuştuğumuz konular üzerinden ve sıfır sıfır başlıyor. Şimdi 2.Bir şeyde ittifakta en fazla kim bu 2 buçuk milyon seçmene ulaşabilirsen fark o 10’a çıkart ulaşabilir ise o kazanacak. Şimdi bizim burada şansımız daha iyi. Çünkü şöyle bir durum var, sayın o an üçüncü bir aday olarak çıkmıştı. Yani hem sayın Erdoğan’la hem sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeyecek.
Vermeyi düşünmeyen daha protest bir seçmen kitlesinin oy vereceğim üçüncü şahıstır şimdi 5 nokta 3 civarında bir oy aldı. Böyle olunca Sayın Kılıçdaroğlu işte bizim geçtiğimiz çarşamba günü bizimle görüştü. Biliyorsunuz onu biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Hatta sayın İnce’yi. Özellikle altını çize çize söyledi velhasıl kelam hem sayın Oğan’a hem sayın Özdağ’la hem de sayın İnce ile görüşecektim bizim bilgimiz bu sonuç itibariyle sayın Oğan’a bir görüşme yapıldı.
Sayın Erdoğan’a yapılan görüşme sonucunda Cumhur İttifakı’na katıldı sayın. Özdağ, Millet İttifakı’na katıldı ve sayın İnce’nin son durumunu bilmiyorum. Bugün bir toplantı yapacaklardı. Cevabı henüz bir açıklama yaptı. Açıklama takip edemeyecek 60 gibi değil ekip edemedim şimdi.
Dolayısıyla böyle baktığınız zaman şimdi o 5,3lük seçmen de ortalık bir yerde duruyor. Ve yani benim başından beri iddiam şudur, siyasi partilerin hep buralardaki konuşmalarda özellikle HDP üzerinden sorulan her soruda bunu söylemişimdir.
Hiçbir partinin veya kişinin seçmeni markası değildir, sahip yani sahipli mal da değildir. Seçmen, veli nimettir, bugün bize oy verir, yarın öbür tarafa oy verir. Önemli, onun gönlünü almak gönlüne girmektir. Türkiye çok uzun zamandır kutuplaşma üzerinden yürüyünce biz maalesef. Nitekim bu seçimde de doğru dürüst yani konuşmaya çalışsak da beceremedik işte onun için ulaşamadık. Mesela biz ekonomiye dair pek çok konu konuştuk, konuşmaya çalıştık. Sayın Erdoğan, devamlı teröristler PKKlılar, şunlar bunlar diye bağırdı.
Günün sonunda zaman zaman cevap verilmek durumunda kalındı. Yani mecburen ve mecburiyetten aşırı iftira olunca ve sonuçta sizin o seçmenin ihtiyaçlarına dair önerdiğiniz her bir konu. Yani tam yerine ulaşmadı.
Şimdi ben bizzat o hanelere girdiğim için görüyorum o haneler şimdi benden öğreniyor. Çünkü sadece o kakofoni dinlemişler.
Bu çok kolay bir iş. Yani televizyonu açmış, millet birbirine bağırıyor, siyasiler birbirine bağırıyor, yüksek sesle iftira olarak nitelendirdiğiniz ağır söylemlerin seçmen üzerinde etkili olduğunu hayır sadece onu demiyorum. Bakın o kakofoni o gürültü seçmen üzerinde etkili oldu olmadığını bilmiyorum. Ben onun için yorum yapamam bilmediğim bir konu üzerinde. Ama bizim söylediğimiz o seçmenin ihtiyacı olan olması gereken. Cümleleri 10’a çıkart ulaştırmamız o gürültüden dolayı neticede biz de cevap vermek zorunda kalmışız. Siz kendinizi anlamında duymadınız. Bu duyurmamız yani. Yani eksik kalmışız orada onu gördüm. Ben şimdi gezerken İstanbul’un yani sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermemiş. CHP’nin yani hiçbir şekilde yanından geçmemişe sokaklarında geziyorum ben ve o evlerin kapısının zilini çalıyorum. Yanıma da herhangi bir şahıs almıyorum. 2 kişi gidiyoruz. Dolayısıyla oralarda gördüklerim mesela biliyor musunuz şimdi dün gittiğim bir evde esenler ‘de böyle iniyorsunuz. 2 kat aşağıya bir eve giriyorsunuz kapkaranlık. Vallahi tam şu kadarlık bir pencere var.
Yani yerin 6 uçta şu kadar tam bu kadar ya bu kadar bir pencere 2 tane çocuk var, biri okulda çocuklar ip gibi ve. O evin babası işten çıkarılmış, o eve 4.000 TL. Yani normalde 1.000 liraya oturuyorlarmış. Dörde çıkmış. Şimdi ev sahibi onları çıkarmaya çalışıyor. Ev bakmışlar 10.000 TL Esenlerde ondan önce 3 hanım bir araya, 3 kadın bir araya geldiler. Kardeş gibiler ermiş, birbirleriyle çok yakın bir Adanalı. Biri Siirtli öbürü de Bitlis mi tam hatırlamıyorum.
Yani farklı farklı bölgelerde birbirlerine çocuklarını bırakan mesela soruyorsunuz, ne pişirdiğiniz diye tekrar alamıyorum. Şaka gibi gelir size. Yani yalan söylüyorum zanna edebilirsiniz. O çocuklara her akşam ne pişirildiğini şoka girersiniz.
Ondan sonra bir ikisini eşcinsel gece pazarlara gidip yani sigortasız çalışıyor ve 3 gün artık gidebiliyorlar. Dış pazara en azından mesela 45 günde değil, 3 gün eş kadınlardan birisi yarım gün tekstile gidiyor ve çocukların tamamında psikolojik sorun var.
Yani Yaşar o evlere vadesiz ne o zaman hani duyulan adıysa şimdi o kadar takıların içinde evlere bakın. Devlet dediğimiz mevzu yani bu devlet dediğimiz mekanizma esasında sosyal devlet olmak zorundadır. Sosyal devletin anlamı şu, o evde yaşayan o insanın o kirayı ödemesi mümkün değilse 10’a çıkart sosyal konut yapacaksın.
Yapamadığın süre içerisinde kirasına yardımcı olacaksın ya başkası olamaz ve açını giydirecek şey açını doyuracak çıplağı giydirecek böyle bir şey yok. Şimdi bir başka eve gittim. Yani inanamazsınız ya bir gün alayım sizi götüreyim yani şoka girersiniz. Yani kadın kadına gidiyoruz çünkü.
Yani kız çocuğuna sordum, ben ne istersin diye ya çorap böyle yırtılmış dikilmiş şey kaç. 11 yaşında 12 yaşında bir kız çocuğu yani benden kıyafet istedi.
Hiç kendi kıyafetim olmadı diye. Şimdi bir başka çocuk dün gittiklerinden.
Oğlum benden bir şey iste benim şahsımdan bir şey iste dedim. Utana utana tablet dedi.
Yani bir tek babanın telefonu var, annenin var mı hatırlamıyorum. Babanın telefonu ve bunlar okula gidiyorlar. İmam hatip lisesinde okuyup. Bu arada tamirhanede çalışan orayı bitirdikten sonra makine bölümüne gidip gene bir tamirhanede çalışmayı hayal eden ortaokul talebesi var. İmam olacağım demedi.
Şimdi söylemeye çalıştığım şey şu, herkes hayatta kalmaya çalışıyor.
Türkiye’de biz bu konudaki. Yapacaklarımızı anlamamışız. Esasında siyaset, siyaset, o seçmenin kalbini, gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır projeleri yarıştırmak dır. Sayın Erdoğan bu konuda 19-20 tane şeyiyle, medyasıyla bir kakofoni oluşturmuş ve sonuç itibariyle.
Bizim sesimiz duyulmamış, bunu ben itiraf ediyorum. Şimdi duymaya çalış duyurmaya çalışacağız.
Yani gayret ediyoruz. Bu konuda eşit yaşamıyorsunuz. O zaman ben onu anlamıyorum. Aynen öyle ama bahane edemeyiz. Benim hayatta inandığım tek şeydir, talep eden yerine getirecektir. Talep eden ayağına gidecektir. Talep eden kişi biz ne talep ediyoruz? Sayın Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olmasını sizlerin de oyunuzu oy veren veli nimettir.
Aynı sizin seyircilerinin size veli nimet olduğu gibi 1.800.000 civarında İstanbul’da sandığa gitmeyen seçmen var. Sizde kampanyanızı İstanbul’dan başlattınız. O zaman az önce de söylediğiniz semt semt geziyorum.
MONTAJ VİDEO
Kapı kapı bu 1 milyon 800 sandığa gitmeyen seçmenin İstanbul’da bir dağılımı göre mi bir strateji geliştirdiniz?
Bu bir ikincisi de acaba sokakta şunu görebiliyor musunuz?
Şimdi az önce Engin’de söyledi, sayın Cumhurbaşkanı kurgu dedi.
Bu kaset için evet kurguladık dedi. İtiraf etti yani canlı yayında. Biz dedi bu kaseti ama kurgu mama kurgu geçti. Hatta İbrahim Kalın unsurları gerçek kendisi kurgu diye tarihe geçen bir abuk subuk bir tanımlama yaptı, savunma yaptı.
Şimdi bu sayın cumhurbaşkanının bu itirafından sonra bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz bu?
Seçmen kitlesinde bir de bu 1 milyon 800 kişinin tekrar ikna edildiğini düşünebiliyor musunuz?
Çünkü ikna etmek de zor Machiavelli Prens de diyor ki, bir insanı bir şeye inandırmak çok kolaydır ama ikna etmek ve atanmasını sağlamak çok zordur.
Neredeyse imkânsız. Şimdi evet, sandığa gitmeyenleri ben bugüne kadar yaptığım çalışmada genellikle çok ağır dar gelirli yani derin yoksulluk dediğimiz insanların önemli bölümü gitmemiş. Gördüğümü söylüyorum. O gezdiğim yerlerde bu insanlarda Ak Parti’ye sevgi sempati gitmiş zaten.
Geçmişin AK Partili seçmeni bu defa gitmemiş. Bizle ilgili de kulak dolgunluğu onları var. Aleyhte kulak dolgunluğu onları var ama bugüne kadar o kapıları da kimse çalmamış. Şimdi ben çok uzun bir zamandır önce Ümit Özdağ’a hoca başlattı, sonra ben bizzat kendim devam ettirdim.
Çok uzun bir zamandır bunu yaşıyor. Yani bu çalışmayı yapıyorum. Enteresan olan şu. Mesela ben doğru yol partisinde politikaya başladığımda biz taban politikacıları derdik adına ben Bebek’te gidip çalışmazdım. Yani ne söyleyeceğimi bilemezdim orada. Ama ben hep Bağcılar’da çalışmışızdır. Hep Esenler ‘de çalışmışızdır. Gaziosmanpaşa’da, Güngören’de öyle yerlerde çalışmışızdır.
“AK PARTİ KADIN KOLLARINDAN DA ZİL ÇALAN YOK”
Çünkü orada bir ortaklaşma yani o eve ben nasıl gidileceğini biliyorum. Çocukluğum benzer yerlerde geçti, yani fakirlikten söz etmiyorum. Mahalleden bahsediyorum, insanların birbiriyle olan iletişim biçiminden bahsediyorum. O kapıda size ayakkabıyla almaya çalışırlar ama ayakkabılarınızı çıkaracaksınız. Yani ben evime ayakkabı çıkarıp alıyorum. Şu anda hiçbir şeyim değişmedi. Dolayısıyla biliyorum birbirimizi tanıyoruz. Biz onları benzer kelimeler dolayısıyla ikna etmek mümkün oluyor. Şimdi kadın kollarının partileri. Bize çok önemli bir yeri var. Yani o çalışmalar o zilleri bizlerin çalması lazım. Yani kadın kollarının, kadınların, benim gibilerin yapması yani genel başkan anlamında söylemiyorum. Erkeklerin kahvede belki insanı ikna etmesi gerekirken camide cami çıkışında ikna etmesi gerekirken ama kadınlar evde olmak zorunda. Ama dün olduğu gibi mesela onların kapılarının zilini dün cemaatler, tarikatlar çalıyormuş ama bugün AK Parti kadın kollarından da zil çalan yok.
Bu da başka bir şey. Yani farklı, çok çok böyle. Çünkü oluyor ince işik kimse çalmamış da şimdi biz çalıyoruz. Yardım için kim çalıyor onlar mesela muhtarlığa gidiyorlar. Onlar belediyeye gidiyorlar, onlar kaymakamlığa gidiyorlar. Orada da çok enteresan. Torpil geçmeye başlamış. Yani dün çok rahatlıkla aldıkları yardımları şeyde koliden bahsediyorum. Yanlış anlaşılmasın.
Yani engelli bakımı, yaşlı bakımı işte mesela. Ve oy karşılığı mı? Öyle bir taahhüt mü istiyorlar?
O seçmenden şöyle yani 10’a çıkart artık oy oyun ötesinde bildik, tanıdık gerekiyor artık herhalde o kadar çok para yenmiş ki, yani itibardan tasavvuf şey tasarruf olmayıp para azalmış. Bence ben gördüğümü söylüyorum. Ve sonuç itibariyle orada bile torpil geçerli olmuş ve işte mesela kışın 1.000 TL elektrik parası ödüyor.
Özür dilerim bir miktar elektrik parası ödeme miktarını hatırlamıyorum. Mesela doğal gaz yapmıyor, insanlar doğalgazı ödemiyor ama buna karşılık. İşte 1.000 liralık elektrik yakıp Urfa’nın karşısına yani o kadını bana anlattığını anlatıyorum.
Urfa’nın karşısında şey yapıyorlar ısınırlar. Aile boyu 1.000 TL geldi, işte onu ben ödeyemem deyip çık. Buradan denilen bir dilden ve Turyaptan bahsediyorum. Şimdi mesela bizim. Millet İttifakı’nın İstanbul, Ankara ve diğer belediyelerinde işte bir sürü şey yapıldı. İftira atıldı, işte PKK cılar okuyacak. Su saatlerini falan onların hiçbiri olmayıp tam tersine gariban insanların tam tersine işe alındığı torpilin morfin biraz.
Yani onların döneminde ekinin çok altına düştüğü iş, insanların da işten atılmadığı bir süreç içerisinde. sosyal devleti sosyal belediyecilik üzerinden yardımlar da kesilmeyecek. Tam tersine paraya döndüğünce yani kartın üzerinden döndüğünce daha bizim konuşmamız kolay hale gelmiş. Sadece Millet İttifakı’nın bileşenleri o kapıları çalacak zili çalacak. Şimdi şimdi Selçuk abi. Montaj meselesi filan ikinci tur öncesinin ana gündem maddesi oldu. Şimdi birinci turdan önce de gündemdeydi ama ikinci turdan önce millet ittifakı tarafı bu konunun üstüne çok yoğunlaştı. Ve sürekli ve ısrarlı açıklamalar, üstelik sert bir dille açıklamalar yapıldı. Evet konuyla ilgili. Yani bunun bir çeşit kara propaganda olmasından yola çıkılarak bunların yalanla anmasına ve bunun sürekli tekrar edilmesine kadar baya yoğun bir cevap verilmeye çalışıldı bu.
Sizce işe yaradı mı? Bunun etkisi olur mu?
Yani yaramak yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2010 sekizde şöyle bir şeye yün yumağına takıldım. Sayın Erdoğan ağzından bana bugüne kadar FETÖ’cü denilmedi.
Yani Sayın Erdoğan bir en iyi birbirini tanıyan 2 insanız. Biz bu ülkede kendisinin bana ailemden sonra beni en iyi tanıyan insansın demişliğim mevcuttur. Dolayısıyla yani tanıyoruz birbirimizi hiç FETÖ’cü demedi ama bitmeyen bir senfoni şeklinde bu çevredekiler hani işte montaj da olabilir ama var gibi abuk sabuk bir dünya tabana ay fet hoca şah fet hoca yukarı şimdi ben ne yaptım biliyor musunuz?
2010 sekizde yani bir Cumhurbaşkanı adayı olarak ne yapacağımı anlatmak yerine. Her gittiğim yerde çünkü kulağıma il başkanı, milletvekili adayımız işte abla genellikle öyle diyorlar.
Bana abla işte burada FETÖ’cü lük çok yaygın, buraya 12 kelam et dediler. Ben en son avaz avaz Denizli’de bağırdım. Avaz avaz bağırdım, yani o derece şimdi bir haksızlık hissediyorsunuz.
Fakat sonra onu gördüm ki bu bir yün yuma 2019 seçimlerinde. İçişleri bakanı ben Üsküdar’da ikamet ediyorum. Üsküdar meydanında Temel Bey ile ikimizin Kandil’le kat imzaladığını söyledi. Evrak .Ben de kağıt diyorum, onun adına şimdi düşünebiliyor musunuz? Ya buna bağırmak ne yani? Buna dalga geçmek alay etmek gerekir. Çünkü benim dokunulmazlığım yok. Temel Karamollaoğlu’nun da yok.
Görüntü video var zaten sözün bittiği yer şimdi şunu söylemek istiyorum, biz bunun yerine ben gittim. Denizli’de merhaba teröristlerde dedim. Cumhurbaşkanı terörist dediği insanlar nasılsınız, iyi misiniz? Buraya vurdu, kafaları zıpladı, hepsinin beni hapse attırmaya hatırlıyor musun?
O zaman bu bayanın şeyde yok diyerek neyse, ha ben aldım çantamı buyur kardeş buyurunuz ben hazırım falan ve o tartışma başka bir yere evrildi.
Fakat bu defa biz bunu yapamadık. Sebebini söyleyeyim. Sürekli bir yani masada olmayan HDP üzerinden 10’a çıkart bağlı olarak PK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. Şimdi HDP sayın Kılıçdaroğlu’nun destekle yani onların bir araya geldiği itti. Bak desteklediğini ilan etti ve kendileri dediler ki herhangi bir alışverişimiz yoktur. Herhangi bir şartımız yoktur.
Kadro bir talebimiz yoktur. Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler ama enteresan bir biçimde şimdi oradaki yani iğneyi ben biraz kendimize yatırmamız lazım Türkiye’de. Özbeöz Türk olup ben onlara sorunlu muhteremler diyorum. Sor bant sorbon tayfası var.
Onlar da mümkünse yani İYİ Parti’nin oyu %10 olsun lütfen geçmesin oldu. Hadi bakalım ondan sonra yani HDP ye HDP’lilerin böyle bir talebi yok ama bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde HDP’yi O masaya oturtmak için gayretleri oldu.
Ben bu kadar stratejiden uzak bu kadar, yani böyle bir şeyi uygun kelime bulamıyorum. Böyle bir şeyi Türkiye’de gördüm ya HDP’liler diyor ki biz yokuz.
Hayır olmalısınız zaten. Konu oradan çok öte başka bir yere şimdi gelelim şimdi Mansur bey de söyledik, Kemal bey de söyledi. Ekrem bey de söyledi, bakın niye söylendi?
Kandil’den yapılan açıklamaların başka bir stratejiyi veya başka bir olduğunu söylüyorum, ben onların bakın o arada dedim ki ya şöyle Apo’yla görüşmeye gidildi.
Yani hem de yargıdan birisi gitti. Şimdi bugün yalana bildi mi? Hayır, yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şu, tavşana kaç, tazıya tut ama millet ittifakını desteklediğini iddia eden ve orayı tanzim etmeye meraklı. Dün de sayın Erdoğan’ı tanzim etmeye düşünüp sonrada Erdoğan Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var. Türkiye’de bıkmayan. Çok konuşan, çok yazan, çok cezan aman Allah işte kodları sor. Bununla şimdi bu sistemin sayın Erdoğan’ın eline sürekli bir imkan tanıdığını söylüyorum. Ben HDP’ye rağmen HDP’liler bizden hiçbir şey istemiyor.
O masadan bir şey istemiyor. Ben ikide bir diyorum ki onların olduğu yerde ben olmam. Biz olmayız.
Onlar da diyor ki Meral akşamın olduğu yerde biz olmayız.
Bakın şey sisteme bakın durup dururken herkes birbirine bir salva yapıyor sonuç.
Bu montaj şeylerin yapılmasının bir gerekçesini oluşturdular. Arkasından da montajlar yapıldığı o montajların etkilediği insanlarla sokakta karşılaşıyorsunuz ve çok acı geliyor insana bakın çok acı geliyor.
Şimdi ben siyasi bir ailenin kız yolun başlangıcı böyleydi böyle sonrasında da. Bir o montaj kurgu sahte milyon neyse tabii kara bir propagandayla çok fazla yapıldı. Uzak mı Millet İttifakı’na İYİ Parti’ye elbette, yani hepimize bir tuzak ama bakın kaç açamıyorsunuz onu anlatmak tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçıyorsunuz mesela her gittiğimiz yerde biz beraber gezdiğimiz için hem Mansur bey Uzun uzun konuştu. Ben o konuştuğu için biraz daha ben daha az konuştum.
Biraz daha alay etti yahu. Şimdi bakın bana hem PKK’lı deniyor kardeşim hem de faili meçhuldür ya akla zarar bir kendim Diyarbakır’a gidiyorsunuz, faili meçhul
Akıl sağlığı bozuk bir sistem bu ama açamıyorsunuz onu anlatmak tabi montaj itiraf vardı. Hani o görüp onu sadece onu konuşacaksak o zaman şöyle bu bir cumhurbaşkanının böyle işlere tevessül etmesi, böyle işlere karışması, böyle konuları bir de kalkıp göstermesi yalan konuşması. Bizim hepimizin, sizin benim sayın Kılıçdaroğlu’nun seçilmiş bir Cumhurbaşkanı. Bu güçle şu güçle, şu imkanlarla, her şeye, her şeyi yapmaya muktedir bir cumhurbaşkanının bizim namusumuzu, şerefimizi, in güvenliğimizin korunmasından da aynı zamanda yükümlü görevli olan cumhurbaşkanının 1-yalan söylemesi 2-tuzak kurması.3-iftira atması kabul edilemez bu korkunç bir şey.
Başka bir ülkede olsa mahkemelik olur.
Ha bu netlikte ben konuyu tam anlamadım. Peki bu mümkün değil. Gerçekten bu suçüstü yakalandıktan sonra suçüstü yakalandıklarında dan sonra bu üst perdeden bir iktidar şımarıklığı da görüyoruz.
Önce İbrahim Kalın. Dedi ya işte unsurları, gerçek kendisi şey unsurları gerçek olan, kendisi kurgu olan bir şey mesela. Çevre Şehircilik Bakanı Murat kuruma diyor ki, o görüntüler gerçek olup olmaması benim açımdan bir önemi yok. Yani bu şımarıklığı bu suçüstü yakalandıktan sonra bu şımarıklığı bu özgüven patlamasını neye bağlıyorsun?
Bu işte seçmenin kendi seçmenlerinin de aklıyla dalga geçiyorlar ve önemsemiyorlar, küçümsüyorlar var. Şimdi tekrar dönersek, eğer o çok şak şak yapanları çevresinde bir şeyler aldığı için şak şak yapanların kakofoni isine gürültüsüne aldandık. Onları zaman işte şurada var. %30 beşe düşürülmüş . Dolayısıyla 2 buçuk milyon seçmenin sandığa gitmesi sayın Kılıçdaroğlu’nun tercih etmesi bitti işte. Dolayısıyla bu bir referandum derken gerçekten bu bir referandum. Yani bu yarın her bir bugün siyasetçilere yapılıyor. Yarın canı sıkıldığı zaman yapacaklar. Yani yukarıdan aşağı doğru gidecek bu İşler. Yani tepedeki yaptığı zaman aşağıda onların partiye yönü yöneticileri size sizin hoşlanmadı. Sizin varlığınızda size yapılacak. Dolayısıyla gideceğiniz hiçbir şey yok.
Demek ki iftira mı, hukuk mu, yargı bağımsızlığı mı?
Yargının çamur atması mı?
Efendim, korkan taraflı bir yargı mı?
Efendim liyakat mi yoksa korunan insanlar mı?
Türkiye’nin paralarının çalınması mı, birilerine verilmesi mi yoksa Türkiye’nin imkanlarının hepimizin oluşturduğu o bütçelerin, o imkanların o paranın Türkiye’ye Türkiye içinde yaşayan insanlara, vatandaşlara harcanması mı? Bir taraftan gidiyorsunuz, buzdolaplarının içi bomboş ya fare düşse kafası kırıldı.
Bu zaafları görüyorsunuz. Diğer taraftan yani fakirliği yöneten yoksulluğu yöneten bunu teşvik eden, bunun yanında eğitimde ise vasatları teşvik eden vasatları yöneten bir yapı. Bunların tamamen samimiyetle bilerek yapıldığına inanıyorum bakın. Gezdiğim için. Dolayısıyla da bütün bunların neticesinde ya buna razı olacağız ya da bunlara hayır diyeceğiz ve ben hayır denilecek yine inanıyorum efendim yine ben bu terör üzerinden devam etmek istiyorum. Çünkü hem Erdoğan’dan hem sayın Kılıçdaroğlu’ndan karşılıklı bugün. Senin ilişkin var sen hamilesin diye söylemler çok yükseldi ve en son Sayın Kılıçdaroğlu dedi ki, bunu bir birlikte biz TRT ekranlarına tartışalım dedi. Siz bu konunun kapanması için böyle bir yapmaz ki. Sayın Erdoğan yapmaz ki neden yapmasın? Ama yani yok. Yani Sayın Erdoğan, Türkiye bunu hak etmiyor mu? Türkiye her şeyi hak ediyor. Ama yani bu güzellikleri hak ediyor. O manada söyledi, tartışma yani mesela geçmişi biz özlemle izliyoruz. O benim benden çok genç arkadaşlar var. Partimizde rahmetli Süleyman Demirel, sayın rahmetli Özal’ın rahmetli Ecevit’in yani O dönemin insanlarının rahmetli Erbakan’ın hem kurşun gibi söz ama estetik harika zeka ürünü iyi bile yani dilini iyi bilen bir siyasetçinin ya ana dilini çok iyi konuşan bir siyasetçinin konuştuğu ya hepimiz estetik olan hepimize hakikaten sonradan düşündüren muhteşem Münazaralar var, bundan kaçar bakın, ben ısrarla bir şey söylüyorum, 100 sayfa coğrafya, 100 sayfa tarih, 100 sayfa edebiyat, 100 sayfa Türkçe, 100 sayfa. Felsefe, mantık okumazsanız doğa dolayısıyla konuşamazsınız.
Ana dilinizi eğer 300 kelimeyle konuşuyorsanız zaten olmaz. Dolayısıyla böyle bir dünya gider şimdi. O kimse git çıkmaz oraya yani çünkü kralın şöyle 111 de bu arada tabii Mahcup olunur şimdi dolayısıyla bir fakirlik var ama bu arada. Çok Türkiye’nin çok masraf ettiği ve kontrol edemediği bir sığınmacı meselesi var. Şimdi bir defa bunun bu bununla ilgili mesajların etkisi ne olacak diye düşünüyorsunuz. Siz bir de onunla beraber şunu sormak istiyorum, biraz önce bahsi geçti ama efendim.
Ümit Özdağ bir açıklama yaptı ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun desteklediğini açıkladı. Onun sığınmacılarla ilgili önemli mesajları vardı. Dolayısıyla Ümit Özdağ’ın bu katkısının ne oranda olabileceğini düşünüyorsunuz.
10’a çıkart bir de şu soruyu geliştirmem lazım, elbette Ümit Özat daha partimizden. Pek çok suçlama ve eleştiriden sonra ihraç edildi.
Efendim, şimdi tekrar yollar bir zaviyeden bakıldığında kesişti. Nasıl oldu şimdi?
Birincisi sondan başlayayım. Ben bizim partimizden ayrılan hiçbir arkadaşımızın prensip olarak genellikle hep beni suçladılar, hatta hakaret etti, herkes gidenler. Ama hiç tek kelimemi bulamazsınız arkadaşlar hakkında benim herhangi bir karşı tarafı rencide edecek tek bir kelimem bulamazsınız bunun anlamı şu
Ürünü hem sayın Hakan Fidan’a resmi olarak hem sayın Akar’a resmi olarak sordum, onlar bana geri döndüler.
Böyle bir şey olmadığını sonra. Nitekim mahkeme de Buğra kavuncu ile ilgili herhangi bir bağlantı, iltisak irtibat vesaireyi ben o şeye yönelik hiçbir şey olmadı. Yani şu anda türkiye’de. Siyasi olarak esnafta bulunulmuş ve beraat etmiş berat da değil. Yani asla böyle bir şey yoktur denilen tek siyasetçi olarak burada karşımızda Buğra bey duruyor. Karşımızda özü buydu kavganın. Ama ben sayın Özdağ ve arkadaşlarına herhangi incitici rencide edici tek kelime etmedim. Genellikle bana söverler, bana bağırırlar, bana hakaret ederler.
Şimdi de oysa onu kapattık ya ben bir şey demediğim için ilgilendiren bir durum yok ama velakin şimdi gene bütün borçlar olduğu zaman da ısrarla bir şey hep söylemişimdir. Sığınmacı konusunda sayın Özdağ, partimizde iken de çok hassastı ve ilk. Çalıştayı biz onun önerisiyle o zaman güvenlik politikaları başkanımız sayın Çıray’ın onun başkanlığında beraber çalıştılar. Hatta sonuç belgesini de onlar yazdı. Ben okudum şimdi. Dolayısıyla bunu da söyledim. Ama biz o günden beri üzerinde çalışıyoruz. Son Tolga Akalın’ın.
Bizim göç, milli göç doktrinine, güvenlik politikaları başkanımızın milli göç doktrini diye hazırladığı ve kamuoyuna duyurduğumuz altında hepimizin imzası bulunan bir doktor dinimiz var. Şimdi dolayısıyla aynıyız.
Bizim dediğimiz şu 2.Konu var birincisi bunlar birbirine karıştırılıyor. Biri sığınmacılık birisi kaçak göçmen kaçakları her an dışarı çıkarabilirsiniz. Onun için uluslararası bir hukuk yok. Tabi tabi tabi bakın milyon onlarla bir de onlarla karışık yani şey de yok, tam net bilgi de yok ama 10’a çıkart derhal polis marifetiyle yakalanıp deporte edebiliyorsunuz. Tamam, bu başka bir şey, bir de sığınmacı dediğimiz var. Ağırlığı Suriye’den olmak üzere bir de bu şöyle bir problem var, bunun aynı toprakta doğmuş, aynı dili konuşan aynı kültüre bakın Arap olmaktan falan bahsetmiyorum.
Aynı coğrafyada doğmuş büyümüş, aynı kültüre sahip. Ve çıkıp gelmiş. Kimine göre 6.000.000 kimine göre 8.000.000 kimine göre 10.000.000 ne kadar olduğunu kimse bilmiyor.
Bu arada işte devlete göre de 4.000.000 civarında Suriyeliden bahsediyoruz. Şimdi böyle bir sistemde bu insanların Suriye’den buraya geçişinde bu iktidarın çok büyük bir problemi var. Çok büyük bir suçu var. Bak suç diyerek konuşuyorum. Çok büyük bir vebali var. Bunun bunların gitmesi için Beşar Esad’a anlatacaksınız. Avrupa Birliği’nin içine koyacaksınız. Onlar da suçlu Rusya’yı koyacaksınız.
O da taraf Amerika’yı koyacaksınız. O da taraf siz de gireceksiniz ve Eylül bu mesela seçimi kazandık. Eylül ayından itibaren başlayarak.2 yılda tamamını. Yani bu sığınmacıdan tümünü Suriye’ye geri göndereceksiniz. Bizimki bu. Dolayısıyla şeyde de milli mutabakat metninde de bizim kendi aramızdaki. Politikalar ortak politikalar metninde de bu 6 siyasi partinin anlaştığı buydu. Sayın Özdağ bunu bir yıla almış. Dolayısıyla benim açımdan sorun yok. Yapılabildiği takdirde bir yılda da gönderilebilir. Ama yani ay ay sayı sayı yazdığımız çok ciddiye alıp çalıştığımız bir konu.
Orada hemfikiriz.
Demografisi bozar bozuyor. Doğru dürüst entegrasyon falan zaten söz konusu olamıyor ya bu kadar çok insana onu yapmak mümkün değil. Ucuz işçiliğin getirdiği bir sürü enfekte olma durumları var.
Çok çocuk doğurma anın getirdiği yani savaş zamanları mesela çok çocuk doğurmuş insanlar. Yaşadığını yaşayabildiğini hissetmek için veya birini bırakabilmek için bu tür şeyler velhasıldı. Kelam, bizim bütün o bölge komple Kilis, Gaziantep, Urfa ya, Hatay’a bu bölgeye baktığınız zaman nüfus yani bizim yerli.Türk vatandaşlarına göre ileri doğru gidiyor. Yani onlar öne geçiyor.
O için derhal suçtur dediniz. Bunun takibini nasıl yapacaksınız? Yani Ak Parti’nin izlediği bu sığınmacı politikası suçtur dediniz. Bunu takip büyük bir suçtur. Yani şimdi şöyle oldu yani biz. Kardeşim Esad’dan katil Esed’e geçtik, ne kazandık kardeşim? Sıfır. Ne oldu? Ne kaybettik? İşte saydığım milyonlarca insanın Türkiye’ye gelmesi. Bakın milyar dolardan bahsediyoruz ama şekerli ciddi de bir para girdi.
Yalnız 13 milyar 150 milyar dolar diyor. Yaklaşık şimdi şöyle bir şey var ya, ben muhtemelen bu bilgi. Şu anda benim söylediğim şey bilgi son durumu takip ediyoruz ama ilk başlangıçta 2.010 civarından bahsediyorum. O zaman başlamıştı o zaman Türkiye’ye yani Suriye’den 150 milyar dolar para çıktı. Ve bunun 50-60 milyar dolarının o dönemde Türkiye’ye girdiği diğerlerinin büyük Avrupa ülkelerine Amerika’ya vesaire gittiği ne dair bilgiler var. Yani herkes fakiri de var içinde ama herkes fakir gelmedi. Şimdi sonra zaman içerisinde o fakir olmayanlar zaten Avrupa ülkelerine gittiler.
Bize kaldı, bu daha fakir. Şimdi daha vahim bir şey söyleyeyim. Rahmetli Özal devrinde aynı şekilde peşmergeleri eden Irak’taki bir kavga gürültü döneminden bir şey gelmişti. Vatandaş Iraktan bir sığınmacı biz onu sınırlar içine almadık, dışarıda tuttuk. Bir tampon bölge yaptık, parasını ödedik. Yani yardım ettik. Türkiye’nin imkanlarından oraya yardım ettik. İnsani görevimizi yaptık ama sınırlarımız içine almadık. Böyle yapılabilirdi. Valla bir dümen döndü. Yani o 60 milyar dolara doğru da gidersek, eğer 50-60 civarında bir şey söyleniyor bu, yani ne olsa bir şey oldu. Hayır.
Bunların alınmasıyla ilgili dümen diyorum. Yani kullandı ki yeni Türk vatandaşlığına geçmiş yabancıların. ilk kez oy kullanan yabancıların sayısını bilen var mı biz bunu kimseden cevap geldi bakın tam anlamıyla bilen yok sebebini söyleyeyim çünkü Türkiye’de yaşanan konulan isimler alıyorlar yani kendi ismini muhafaza etmiyor.
Ayşe alıyor, Fatma alıyor, kadınlar için Ahmet oluyor, emin alıyor vesaire şimdi öyle olunca sadece. Çinden anlıyorsunuz, Türkçesinden var az veya çok işte oradan anlıyorsunuz.
Çeşitli şeyler var. Üzerinde spekülasyonlar var ama ben iddia ediyorum biz bu seçimi kaybedelim. Gelecek seçimlerde en az bir buçuk 2.000.000 Suriyeli sadece Suriyeli şey olur, bir de vatandaşlık satılıyor, o da ayrı bir durum. Yani sadece bu şey sığınmacılardan bir buçuk 2 milyonluk seçmen olur, onu gökyüzüne bakarız.
Hep beraber buyurun Ümit Bey’in verdiği bilgi bugün hatta İlker’in sabah yayınında verdiği göç idaresinden gelen bilgi üst düzey yöneticiden dedi. Bir buçuk milyon Suriyeliye vatandaşlık verildi söyledi ve ekstra rakamlar tabii şimdi ben şeyi soracağım hani?
Bu kadar net bilgim yok. Ümit Bey’in verdiği bir ilgim ama bu seçimi bir referandum diyorsunuz ya.
Sığınmacılar açısından da bir referandum olarak görüyorsunuz değil mi?
Aynen öyle aynen öyle hırsızlık üzerinden liyakat sizlik üzerinden kayırmacılık üzerinden efendim. Uyuşturucu üzerinden o baronlar üzerinden sığınmacılar üzerinden kaç haklar üzerinden keşke yani sığınmacılar üzerinden bu soruyu sorduğunuzda. Referandumun sorusu ne seçmene yani sığınmacılar konusu kesinlikle yediden 70 yediye en fakirinden ekonomik durumu ortanın üstünde.
Ben çok süper zenginlerle bir araya gelemediğim için yani daha alanda çalışıyorum. Alışkanlıklarım sürüyor yani dolayısıyla.
Hepsinde şey var yani sığınmacılar kalsın mı, gitsin mi? Ve mesela neler var şimdi? Dün esenlerde gittiğim evlerden 3 tane sokak gezdim. Ayrı ayrı böyle şeyde arka sokaklar bunlar mesela işaret edip diyor ki, şurası şöyle komple diyor, Suriyeliler dükkan açmış. Beyaz eşya dükkan diyoruz adına yani mağazalar işte beyaz eşya var. Şu var bu var bir de tekstil atölyesi açmışlar. Büyükçe bir şey. O gittiğim ev yani kadın dedi ki abla ben dedi, gittim dedi. Yarım gün burada çalışabilir miyim? Tekstile gitmek deniyor, adına tekstile demiş. Biz Türk çalıştırıyoruz. Ucuz işçilik efendim biz sahibi biz Türk çalıştırıyoruz demiş. Kusura bakma bacım demiş. Yani adam Suriyeli Suriyeli çalıştı yani seni. Ama Türklerde de şey var tabii ucuz işçilik olsun diye Türkleri çalıştırmıyor. Türkler de Türkleri çalıştırmıyor. Suriyelileri de Türkleri çalıştırmıyor. Şimdi efendim ben yine ama şimdi hükümet biriket evler yapıyor oraya ve işte 500.000 gitti 1.000.000 daha gidecek diyorlar ama rakamlar ortada 3 buçuk milyon.
Düzey bir şey genel işe de İçişleri Bakanlığı’ndan geldiler. Bir gün boyunca Türkiye’nin daha göç, göç, piyasada yok, iklim krizi yok. 1996 – 97bahsediyorum. Yani Kasım’da olmuştu diyelim aralık 90 altıdan bahsediyorum, hiçbir şey yok da dediler ki, dünyanın her yerinde iş işte fakir ülkelerde efendim iç. Problem olan ülkelerden göç var batıya yani Amerika, şey Avrupa birliği ‘ne şimdi bu da bizim üzerimizden geçiyor.
Afrika’dan gelen de bizim üzerimizden geçiyor. Şeyden gelen de Asya’dan gelen de bizim üzerimizden geçiyor. Avrupa Birliği dediler ki sayın bakanım bizden bu geri kabul anlaşmasıyla ilgili buranın bir hendek sözün onlardan duydum ben. Hep Türkiye’yi bir hendek haline getirdiniz diyerek konuştum. Bu hendek sözü onlardan duyduğum için bir göç hendeği haline getirmek istiyor. Böyle bir şey yok ama biliyor musunuz bunu sakın yapmayın dediler. Yani her bakana anladığım kadarıyla bu brifing veriliyordu. Şimdi bakın bu cümle sistem ne ortadan kaldırdı? Müsteşarlık kavramıyla bütün bakanlıklarda bu hafızayı. Ben nereden bileceğim ya göç meselesini? Şimdi o konu ekspertiz sahibi insanlar uzmanı insanlar gelip bana anlatması hep böyle istim üstünde durmuş, liyakatli bürokratlardan öğrendiğimiz bir konu tabi bir de hafıza yani bu ülkenin hafızası her bakanlığın kendi içinde görev alanında hafızası var. Dolayısıyla siz hiç hata yapmadım, tedbiri varmış bu konuda tabi ki.
Ve Avrupa Birliği tarafının bu türden önerilerini reddediyorsunuz. Bir ulusal politika dolayısıyla yani bizden neden diye sorunca yapmıştır. Eminim bakın benden evvel anavatan. İçişleri bakanı vardı. Yani sayın ardan bir önceki ülkü güneydi. Sonra benden sonra tekrar Anavatan Partisi’nin içişleri bakanıydı sayın Murat Başeskioğlu, eminim hepimize aynı bilgiyi verdiler, işte onu söyledim işte. Onun için bu ucube sistemi mutlaka değiştirmeniz ya.
Numan Kurtulmuş'tan Ümit Özdağ bombası! Bizden Bakanlık istedi